Yayında Olan Eserlerim

7 Kasım 2018 Çarşamba

Eşkıya Kör Dede



Yollar mı insanı çağırır, yoksa insanlar mı yolları seçer, bilinmez.
Kangal’ın Hamal köyünden Çorum’a bağlı Alaca’nın Büyükcamili köyüne göçmüştü. Şah İbrahim Veli Ocağından geldiği için dede sayılıyordu ama dedelikle ilgisi yoktu. Bunun anlamı şuydu. Kör Dede, Alevi inancına göre dede soyundan geliyordu, ama dedelik yaptığı yoktu. Yaşamını çerçilik yaparak kazanıyordu.
Yirminci yüzyıl başlarında yirmili yaşlarını sürüyordu. Orta boylu, tıknaz kendi halinde dingin bir gençti. Küçük kazancı ile çoluğunu çocuğunu geçindirmekten başka kaygısı yoktu. Yeterince ekecek toprağı olmadığı için çerçilik en uygun geçim kaynağıydı. At arabası ile köyler arasında dolaşarak meyve, sebze satıyordu. Kimse asıl adı Ali Murtaza’yı bilmiyordu. Bir gözünü sık yumduğu için köylerde Kör Dede adı ile anılıyordu. Bu adı ile çağrılmaktan mutluydu. Bütün Alevi köyleri kendisini bu adı ile seviliyor, alışveriş yapıyorlardı.
Köyler arasında arabası ile çerçiliği sürdürürken bir gün tatsız bir olay yaşadı. Üç eş kişilik bir jandarma ekibi Kör Dede’yi sorguya çekti. Suçlama incir çekirdeğini doldurmayan bir nedene dayanıyordu. Ama sorun yapılan suçta değil, Kör Dede adındaydı. Çerkez jandarma komutanı, Kör Dede’ye Alevi olduğu için olmadık hakaretler yağdırarak işkence etti.
Bu olayın ardından Kör Dede 1905 yılında dağa çıktı. Osmanlı’da devlet erkinin tümden çağşadığı o günlerde Çorum yöresinde yaşanan böylesine küçük bir olayın devlet ölçüsünde büyüyeceğini kimse düşünemezdi.
Bu olayın ardından Kör Dede 1905 yılında dağa çıktı. Osmanlı’da devlet erkinin tümden çağşadığı o günlerde Çorum yöresinde yaşanan böylesine küçük bir olayın devlet ölçüsünde büyüyeceğini kimse düşünemezdi.
Kısa sürede 50-60 eşkıyadan oluşan bir çetenin başı olmuştu. Sünni baskısı altında kıvranan Aleviler arasında söylencesel bir ad kazanmıştı. Kendine işkence yapan Zaptiye komutanı Çerkez olduğu için Çerkezlere bir kini vardı ve Çerkez köylerini basıyordu, ama belli ilkeleri vardı. Kadına kıza ilişmiyordu. Halka zarar vermiyordu. Bu tür özellikleri yüzünden Aleviler arasında söylencesel bir ad kazandı. Çağlardır Aleviler üzerindeki korku ve baskıyı kaldıracak kurtarıcı gibi algılanmaya başladı. Zenginden alıp yoksula verdiği söyleniyordu. Alevi köylerde rahatça geziyor, destek buluyordu.
Eşkıya olarak kendi köyüne adamları ile gelip çayırda silah çatmışlardı. Bu ziyarette garip olaylar yaşandı. Kendisine kahve getiren kadını ayakta karşılamış, “Gel gel yanıma otur” diye yanına oturtup köyden haberler sormuştu. Doldur doldur diye kahveyi doldurtup içtikten sonra
“Haney Haney, ben her kahveyi içmem. Bu kahveyi sen getirdin diye içiyorum” diye ona olan güvenini belirtti. Köyden ayrılmadan önce köyün içinde adamları ile topluca yürürken köyden genç birisi seslendi:
“Dede emmi, Dede emmi beni tanıdın mı?”
Sesin geldiği yana bakıp yanıt verdi:
“Git oğlum git, Kör Dede’nin kiraz sattığı günler değil.”
Çerçilik yaptığı günleri anımsatan ve o zaman çocuk olan ve aynı zamanda müşterisi olan bu gence, o günlerin geçmişte kaldığını vurgulamıştı.
Hızlı ulaşımın at sırtında yapıldığı, yaylaların yalnızlığı yaşadığı dönemde Kör Dede, çetesi ile Çorum, Tokat, Dersim yöresinde geziyor, kentleri basıyor, zaptiyelerle çatışıyordu.
Kör Dede 1916 yıllarında Mamaş’a geldi. Çetesi ile köyün yukarılarına düşen Kızlar dağında konakladı. Büyük dede olarak Ali Efendiyi ziyaret edip elini öptükten sonra bir emri olup olmadığını sordu. Komşu Sünni köylerinden bir şikâyeti var mıydı? Kendilerine baskı yapıyorlar mıydı?
Ali Efendi, böyle bir sıkıntı olmadığını söyledi. Sünni köylerle uyumlu yaşıyorlardı.
Üzerinde mavi çiçekli, bez giysi vardı. Boğazında bir muska asılıydı. Bu muska nedeniyle kendisine kurşun işlemediği söyleniyordu.
Bir süre sonra Mamaş’ta Kör Dede’nin yakalanıp öldürüldüğü haberi duyuldu. İskilip yakınlarındaki İbik Deresi’nde bir çarpışmada öldürülmüştü. Halk arasında son çatışması söylenceye dönüşerek anlatılıyordu. Zaptiye kuşatmasında kalan Kör Dede kurşunu bitmiş, tüfek elde öylece vurulmayı beklemiş, yakalandıktan sonra kurşun işlemediği için sırımla boğularak öldürülmüştü. Başı, Çorum saat kulesinin üstünde üç gün halka gösterilmişti. 1918 yılıydı. Ardından destanlar yazıldı. Bir destanın iki dörtlüğü şöyle kaldı belleklerde.

Bilmem deli miyim, yoksa serseri
Öğlen üstü basılır mı Kayseri
Altı yüze yakın vardır askeri
Yiğitler serdarı Beyzade Dede

Camili’den çıktım başım selamet
İbik Deresi’nde koptu kıyamet
Sırma’yı Dede’ye verdim emanet
Yiğitler serdarı Beyzade Dede

Çorum yollarını arşınlamalı
Jandarma Çerkez’i kurşunlamalı
Dede bey geliyor karşılamalı
Yiğitler serdarı Beyzade Dede


Kör Dedenin ünü uzun süre Anadolu Alevileri arasında ve Çorum yöresinde destansı bir ad oldu. Aleviler onun ara namusa erişmediğini ve namuslu bir eşkıya olduğunu, eşkıyalığa zorlanmasını bile Alevi Sünni çekişmesi ile anlatıyorlardı. Çerkez Jandarma Kör Dedeye Alevi olduğu için işkence ve hakaret etmişti.
Bu anlatılanların ne ölçüde gerçek olduğu bilinemezdi. Ama halk belleğinde böyle canlanmıştı.
1960’lı yılların ortalarında Sosyalist akım moda olunca sol gençlik arasında da Kör Dede zalime karşı mücadele veren bir halk kahramanı olarak saygıyla anıldı.
Kör Dede’yi yazınsal olarak işleyen Çorum mapushanesinde uzun bir tutukluluk yaşayan Kemal Tahir oldu. Kemal Tahir Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu, Büyük Mal romanlarında Kör Dede’yi bir kahraman olarak romanına soktu. Kemal Tahir’in eşkıyalara ve Kör Dede’ye bakışı olumsuzdu. Daha sonra yazdığı Rahmet Yolları esti romanında eşkıyaları halkın sırtından geçinen acımasız insanlar olarak anlattı. Rahmet Yolları Kesti, Yaşar Kemal’in İnce Memed romanına karşı özileti savunan bir anlatıydı.
Kör Dede’den söz eden bir başka yazarsa Refii Cevad Ulunay oldu. 1960’lı yıllarda bir otobüsün yolunu kesen eşkıyalar yolculardan bir kadının değerli yüzüğü parmağından çıkartamayınca kadının parmağını kesip yüzüğü almışlardı. Bu korkunç olay üzerine yazdığı yazıda Refii Cevad Ulunay Kör Dede’yi anlatarak “Eşkıyalığın da bir ilkesi, bir kuralı vardır” diye Kör Dede’nin ölüm sahnesini anlattı ve onun ilkeli bir eşkıya olduğunu vurguladı. Çetesi kırılan ve kurşunu biten Kör Dede jandarmalara teslim olmamak için silahını doğrultmuş, onların kendisini vurmalarını beklemişti.