Yayında Olan Eserlerim

7 Eylül 2018 Cuma

Mamaş Türküleri


Böyle Söylenmeli Bizim Türkümüz

Türküler söz ile ezginin birleştiği insan yaratımıdır. Halkların ilk sanatsal ürünlerinden biri sayılır. İnsanın doğumu ile başlayan algılama sürecinin bir yansımasıdır. Duygu ve düşünceyi birleştiren içeriktedir. Böyle bir içerikle doğan türkü, hemen ardından oyunla bütünleşir. Yaşamının bütün dilimlerine yansıyan bir öge olur. Çalışmandan, ibadete; acıdan neşeye, mutluluğa uzanan insan yaşantısının bir aynasıdır. İnsanlığın evrim sürecinde türkülerin önemli bir yeri bulunur. Bilimadamları türkünün doğuşunu dilin yaratılışına değin indirirler. Yaşamın her evresinde türkü vardır. Duygu ve düşünce olduğunca toplumsal bellektir de. Yaşanan olaylar türkülerle bellekte kalır, kuşaktan kuşağa ulaşır.

İçerik
Gizli özlem ve duygular yumağıdır türküler. Bir yönü ile Türk sözlü anlatı geleneğidir. Her ezgisinde bir anının yansıması, her sözünde yaşantının izleri vardır. Bölgeye ve insana göre biçimlenir. Onun ruhunun yansıması olarak renk kazanır. Sözleri, ezgisi bir biçim ve derinlik kazanır.

Günümüzde Türküler
Günümüzde Türkü giderek yerini popüler kültür ögelerine bırakmaktadır. Türkünün toplumsal bellek işlevi, öykülere, filmlere, diziler kayarken, acı ve neşeyi yansıtmasını yeni müzik dalgaları üstlenmektedir. Türkü ibadet içinde ise kalıplaşmış olarak sürer. İnancın doğal yapısı yeni yaratımlara sınırlı ölçüde yer verir. Müziğin işle, çalışma ile ilişkisi toplulukların ortaklaşa çalışamasına dayanır. Makineleşme ile bireyselliğe dönüşen çalışmada iş türküleri bütün işlevini yitirir. Makine başında bir başına çalışan işçi, türkü yaratıcısı değil dinleyicisidir.

Mamaş Türküleri
Ülkemizde Türk boylarının yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde kendilerine özgü türkü geleneği doğmuş gelişmiştir. Bunlar arasında ünlü bölgeler vardır. Malatya yöresinde Arguvan, Sivas yöresinde Çamşıhı türküleri ünlüdür. Bunlar arasında Kangal’a bağlı Mamaş köyü türküleri ayrı bir damar oluşturur. Aşıklık ve ozanlık geleneğini 1970’li yıllara değin yaşatan Mamaş, kentleşme ile yöresel özelliği yitirmiş, geleneği güncellemeye başlamıştır.

Böyle bir dünyada geçmişin yaşantısını yansıtan türküler dinlemek ister misiniz? Toprak damlarla kaplı Mamaş’tan sizlere eski günleri yaşatacak türkü örnekleri.

Oyun Türküleri
Oyun türküleri çoğunluk hızlı tempolu türkülerdir. Oyunun hareketine uygun söylenişte olurlar. Ezgileri coşkuludur.

Ez Narinim
Yörenin özgün oyunlarından "Ez Narinim" el ele tutuşarak oynanır. Gençler sıra ile dizilirler. Kızlı oğlanlı bir oyuncu topluluğu oluşur. Oyun türküsü söylenirken yavaş yavaş ilerlenir. Oyunun ağır­laması bir dizi türkü ile oynanır. Yeldirme bölümünde ise şu türkü söylenir:

                         Leylanı gülüm yar da         
                         Pınarları tekneli
                         Dibine gül ekmeli
                         Bir kötünün kahrını
                         Öleneçe çekmeli

                         Leylanı gülüm yar da         
                         Git gelirim işim var
                         Gergefte bir eşim var
                         Yirmiden bir eksik
                         On dokuz oynaşım var.
                        
"Leylanı gülüm yar da" dizesi yineleme, vurgu­lama olarak söylenir. Oyunun bu ikinci bölümünde oyunculara  devin­genlik verir.

İnce Düzüm
Bir halay türküsüdür. El ele tutuşulup daire oluşturularak oynanır. Oyuncu­lar iki öbek biçiminde karşılıklı türkü söyler. Bir öbek birinci dizeyi ikinci öbek ikinci dizeyi okur. Oyun tümüy­le yeldirmedir. Bir yandan türkü okunur, bir yandan da oy­nanır. Türkünün sözleri şöyledir:

                         İnce eleğim duvarda
                         Bir yar sevdim hovarda
                         Öyle bir yar sevdim ki
                         Su doldursun pınarda

                         Gel kapıdan geç oğlan
                         İnce çayır biç oğlan
                         Beni sana vermezler
                         Beni al da kaç oğlan

                         İnce elek elek mi olur?
                         Ak giyen melek mi olur?
                         İçeri gel sevdiğim
                         Kapıdan dilek mi olur?

Bu türkü 1950’li yıllarda ağabeyim Ali Rıza Bozkurt (1927-1983) aracılığı ile radyoevi belgeliğine kazandırılmıştır.

Güley Kız
El ele tutuşmuş, halka düzeni içinde oynanır. Oyunun başında oyuncular yarı bellerine dek eğilir, ince bir sesle şu tür­küyü söylerler:
                         Güley kız buralıdır
                         Kaşları turalıdır
                         Güley kızın elinden
                         Kırk yiğit yaralıdır.

Bu dörtlük bittikten sonra oyuncular doğrurlar, yine­leme dörtlüğünü söylerler. Dörtlüğün söylenişi sırasında ivedi sıçrayışlarla oyun sürer.Oyuncular iyiden iyiye coşmuştur.

                         Ah Güley, Güley, Güley
                         Elmanın dalı Güley,
                         Yiğidin yari Güley.
                        
Dörtlüğün bitiminde oyuncular yeniden yarı bele dek eğilirler. Yavaştan salınarak türkünün ikinci dörtlüğünü söylerler. Dörtlükler arasındaki yinelemede oyun hızlanır, hare­ketli zıplamalarla sürer. Öbür dörtlükler şöyledir:

                         Güley gel bize gidek
                         Dağa nergize gidek
                         Biz nergizi ne edek
                         Dolanıp eve gidek
                        
                         Ah Güley, Güley, Güley
                         Elmanın dalı Güley
                         Yiğidin yari Güley

                         Güley geldi kış idi
                         On parmak gümüş idi
                         Güley kızı seyretmeden
                         Şu ellerim üşüdü
                        
                         Ah Güley, Güley, Güley
                         Elmanın dalı Güley
                         Yiğidin yari Güley

Mamaşlıyım
Mamaş'ın en sevilen oyun türküsü, "Ağam da ben Mamaşlıyım" yi­nelemeleri ile süren Türkülü oyunudur. Oyunun oynanışı ve tür­künün söy­lenişi koladır. Türkü manilerden oluşan dörtlüklerdir.

                        Giderim Sivas üstü
                        Mendilim suya düştü
                        Eğildim mendil alam
                        O yar aklıma düştü

                        Ağam da ben Mamaşlıyım
                        Paşam da ben Mamaşlıyım

                        Kayalar gölgelendi
                        Güzeller suya indi
                        Her güzelden bir öpüş
                        Yine can tazelendi

                        Kayada keklik öter
                        Dibinde hurma biter
                        Nazlı yarin bağnda
                        El değmedik nar biter

                        Kayaların yılanı
                        Gel dolanı dolanı
                        Serdim kutnu döşeği
                        Yat beleni beleni

                        Dereler buzbağladı
                        Avcılar iz bağladı
                        Beni bir gelin vurdu
                        Yaramı kız bağladı

Esen Yel
“Mamaşlıyım” türküsü, oyunun ağırlama bölümüdür. İkinci evrede yeldir­me bölüm başlar:. Bu evrede Esen Yel türküsü söylenir.

                        Esen yel, esen yel
                        Estin del(i) ettin beni
                        Sırma tel ettin beni
                        Ezelden benim idin
                        Şimdi el ettin beni

                        Esen yel, esen yel
                        Gidenin üçü güzel
                        Ardında saçı güzel
                        Saçı başını yesin
                        Yolda yürüyşü güzel

                        Çıktım kerpiç duvara
                        El ettim eski yare
                        Eski şöyle dursun
                        Can kurban yeni yare

Özel Yaşamdan Kaynaklı Türküler
Doğrudan köyde yaşayan kişilerin söylediği türküler vardır. Bunlar özel yaşamalardaki gizlerin anlatıldığı ya da yansıdığı türkülerdir. Kimilerinde yaşanan olay, sorun açıkça anlatılır. Kimilerinde özlemler, tutkular sözcüklerin, simgelerin ardına gizlenir. Türküyü söyleyen, dinleyen olayı kendi belleğinde istediği gibi canlandırı. Bu türden türküler de yaygındır Mamaş’ta. Günlük, anlık yaratımlar gibiduyulur, söylenir. Bunlardan biri 1959 yılı kışında Mamaş’ta yayılan Hotoğ’un Türküsüdür.

Hotoğ’un Türküsü
Kapı dışına çıkılmayan tekdüze günler yaşanırdı kışları. İnsanları eğlendirecek hiçbir olanak bulunmazdı. Köyde radyo bir iki evde vardı ve çok az dinlenebillirdi. Gençler ayrı, kadınlar ayrı, yaşlılar ayrı odalarda toplnır söyleşi ve oyunlarla zaman geçirirdi. Kimileyin can sıkıntısından ilgi uyandırmak için yalanlar uydurulur, dedikodular yayılırdı. Sonra yalanı uyduranlar da kendi yalanına inanırdı.
Köyün dış dünyada bağlantısının koptuğu böylesi kış günlerinde birinde Hotoğ’un türküsü ortaya çıktı. Köyde biden bire sevilir söylenmeye başlar. Tümü iyi, güzeldir ama şaşılan bir yan vardı. Türkünün sahibi Hotoğ Lakaplı Vahap Kaçar bu türküyü nasıl söylemişti? Hotoğ köyün çobanıydı ve o güne değin herhangi bir türkü söylemmişti.
Buna şaşanlar köyde var olan aşıklık geleneğini ayrımında değillerdi. Vahap Kaçar sözleri de ezgisi de kendisinin olan bir türküyü o geleneğin içinde yaratmıştı. Türkü Mamaş yaşamının düşlerini, özlemlerini yansıtıyordu. Bir anda türkü, söyleşi akşamlarını tadı olur.

Üç kuş konmuş Ziyaret’in başına
Döne döne de el ediyor eşine
Ben de düştüm bir güzelin peşine
O da naz edermiş, ar bana

Ziyaratın başında üç kuş dolanır
Beyaz köynek giymiş köyde dolanır
Nazlı yarin davarı nerde sulanır
Bekleyim de görünsün yar bana

Devrendîn derede eğlendim durdum
Gül yarin elinden çubuğu aldım
Öksemiştim doya doya sarıldım
Seninki de düzen imiş yar bana

Çetintaşa’a vardım eglendim kaldım
Nazlı yarin haberini berciden aldım
Seher yeli ile selamım saldım
Almam diye nazlanmış yar bana

Baş Bağlama Türküsü
Gelinin geleceği akşam başı bağlanır. “Baş bağlama”da yal­nız kadınlar bulunur. Törelere göre kızın yakınlarının hedi­yeleri bu törende verilir. Kızın bacısına baldız yüzüğü, karde­şine kardeş yolu veril, gelinin gelinlik giysileri giydirilir.
İki kadın gelini getirir. Güzel türkü söyleyenler burada türkü söylerler, kadınlar ve gelinin yakınları ağlaşır. Ağıt bu törenin bir parçasıdır. Hele gelin ağlamazsa büyük ayıp sayılır.

Kız anam, kız bacım,
Kınan kutlu olsun
Atladı atladı gitti eşiği
Sofrada kaldı kaşığı

Bindirirler atın iyisine,
Çekerler yolun kıyısına
Çağırın şu kıyın vezir dayısına
Kız anam, kız bacım,
Kınan kutlu olsun

Sabah erken gelini ata bindirirler. Orda da düğüncüler türkü çağırır. Yine kız evi ve kızın yakınları ağlayacaktır. Bu arada halkı güldürmek için kimileri:
“Aldık kızınızı, it yalasın yüzünüzü!”
“Verdik karayı kurayı, aldık gözleri karayı!” türünden sözlerle kız evi yandaşlarını kızdırırlar.
Ama düğüncülerin çilesi henüz bitmemiştir. Kız giderken yoluna ip tutulur. Yolları kesilir. Bunları düğün Kâhyaları razı eder. Gerekli bahşişleri o dağıtır. Gelin atın üzerindedir. Böylece gelin kendi evine gelir. Bu kez de gelin attan inmez. Ona da bahşiş gerekir. Kaynata ile kayana bahşiş verir.

Ölüm Ağıdı
Eski Türk inanç ce geleneğinde olduğu gibi ölüler türkülerle kaldırılırdı Mamaş’ta. Bunun için genel ölüm ağıtları olduğu gibi kimileyin doğaçlama ağıtlar da söylenirdi. Yaygın ölüm ağıtlarından birnin sözleri şöyledir:

Yağmur yağar yerleri kurutur mu ola?
Emanet eylesem kara toprağa,
Kara toprak seni çürütür mü ola?

Sinek düşer, yaralarım kurt olur...
Kara toprak, sarar yüreğime dert olur...

Güneşe söyleyin erken doğmasın!
Bugün yolcum var benzi solmasın.
Allah bu ayrılığı kimselere vermesin!

Selviye benzettim dallar içinde.
Kumruya benzettim güller içinde.
Acep bizim gibi var mı ola, kullar içinde?

Kapısında kurbanları yüzülür,
Odasında meclisleri dizilir,
Babam, sen gidersen düzenlerin bozulur.

Güver bostanım güver!
Öksüzlük boynum eger,
Öksüzlüğü aramam,
Her gelen beni döver.

Güvereni ekin sandım.
Ekin değil soğan imiş
Dediler kardeşin düğün tutmuş
Düğün değil figân imiş.

Dakma Hüseyin’in Mamaş Ağıdı
Mamaş, o kışları binin, yazları iki binin üzerinde insanın yaşadığı köklü bir kültüre sahip köy, bakımsız kerpiç duvarlı evler gibi eriyip gidiyordu. Her ölü de bir ocak kapanıyor, bir ev siliniyordu. Dakma bu süreci bir türküye dönüştürdü:

Bizim köyün yamacına
Yağan karlar kalktı mola
Kevenlerin diplerinde
Göbelekler çıktı mola

Kaşlığa iner berciler
Koyun kuzu ne hoş meler
Hayal oldu eski günler
Yar yolumu bekler mola

Hüseyin’im kambur felek
Sana kabul olmaz dilek
Omuzunda kazma kürek
Bizim evi yıktı mola?

Zeynep’in Türküsü
Mamaş’ın ulusal düzetde en ünlü Türküsü Zeynep’in Türküsüdür. Türkü’nün öyküsü 1. Dünya savaşı yıllarına dayanır. Son yıllarda birkaç yerde değişik biçimleri yayınlanmştır. Öyküde adı geçen Zeynep, köyde daha sonraları Şimşek soyadını alan ailedendir. Daah sonra Arı soyadını alacak aileye Ali adlı bir gençle evlenmiş, ondan Balı adlı oğlu olmuştur. Zeynep 1910-1915 yılları arasında genç yaşlarda ölmüş olmalıdır.

Söğüdün yaprağı narindir narin
İçerim yanıyor dışarım serin
Zeynebi bu hafta ettiler gelin
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im
 
Kangal’dan aşağı Mamaş’ın köyü
Derindir kuyusu serindir suyu
Güzeller içinde Zeynep’in huyu
Zeynep’im Zeynep’im allı Zeynep’im
Üç köyün içinde şanlı Zeynep’im

Zeynep bu güzellik var mı soyuıda
Elvan elvan güller biter koynunda
Bayram ayında arife gününde
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im

İntizarım var ol yüce Allah’ta
Gönlüm Erzincan’da sevdam Mamaş’ta
Asker oldum vatan borcum Kangal’da
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im

Zeynep gelir arabaya yaslanır
Yağmur yağar top zülüfler ıslanır
Zeynebi görürsem gönlüm uslanır
Zeynep’im Zeynep’im allı Zeynep’im
Beş köyün içinde şanlı Zeynep’im

Zeynebe yaptırdım fiş dişi tarak
Tara zülüflerin gerdana bırak
Zeynebe gidemem yollar pek ırak
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im

Taş Dönmez Türküsü
Önemli iş türkülerinden biridir. Küçük el değirmenlerinde bulgur öğütülürken söylenir.
Taş dönmüyor, dönmüyor.
Ağam attan inmiyor.
Ağamın kirli karısı,
Taş dönmezi vermiyor.

Sinilim sinilim varıyor,
Ay kız, sini varıyor
Sinide neler geliyor?
Ağamın kirli karısı
Taş dönmezi vermiyor.

Giden oğlan beri bak
Aldın aklımı bırak
Aferim yar, aferim,
Beni eyledin çırak

Aktır yeleğin oğlan,
Nedir dileğin oğlan?
Üstüne yar seversem,
Ağrır yüreğim oğlan.

Ekin Türküsü
Ekinlerin bir elde ellik, bir elde orak elle biçildiği dönemlerde ekinin topluca türkü söylenerek biçilir. Değişik trküler söle tempo ile biçilmesine karşı belli ekin türküleri de vardır. İşin yapılmasını kolaylaştıran bu türkülerden biri şöyledir:

Biçemiyim şu Mamaş'ın ekinini
Seçemiyim kellesini kökünü
Başını yesin şu dünyanın geçimi
Güz gelsin de çekem gidem göçümü.

Göçümü konduram dağlar ardına
Dayanamam firkatına derdine
Koy bir zaman çevrineyim yurduna
Ördeği gitmiş de göller perişan.

Aşağıdan gelir allı makina
Çekin kır atımı gitsin ekine
Sevdiğim güzeli verin terkime
Kır at yorulur da gönül yorulmaz.

Bir işlik diktirdim yeleği çiçek
Yarim bir sigara sar, elinden içek
Biz bu sevdadan nasıl vaz geçek

Aşağıdan acı poyraz acılar
Yukarıdan çam dalları gıcırdar
Küleği kolunda gelen berciler
Benim yarim içinizde var m ola?

Ekin biçmek için gün ağarırken kalkılır, sabah serinliğinde iş görülmeye çalışılırdı. Öğle sıcağına kalındığında çalışma yavaşlar, nerdeyse durma noktasına gelirdi. Kalabalık aileler topluca ekin biçmeye giderler, türkü ve söyleşilerle işi neşelendirmeye çalışırlardı. Bir tarlanın biçilip derlenmesi günlerce sürerdi. Kalabalık ekincilerin türkü sesleri yükselirdi yamaçlardaki tarlalardan:
Arpalar biçilir hozan olursa,
Dökülür yaprağı gazel olursa,
Bir yiğidin yari güzel olursa,
Ufacık, tefecik naz ile gelir.

Omuzuna dökmüş bök örgüsü
Ana doğurmamış hak vergisi
Yeşil başlı beytullahın tanrısı
Ya ver muradımı, ya al canımı.

Değirmen başı çiçek
Orak getirin biçek
Ya ölüp kurtulak
Ya bu yardan vaz geçek.

Koyun sürülendi indi harmana
Nazlı yarim dam başında var m ola?
Kaldırsam yorganı girsem koynuna,
Acep bana "sefa geldin" der m ola?

Gülüm gonca gibi hakta bitersin
Deli gönül ne yanar da tütersin
Hiçbir zaman ben bu kahrı çekmezdim
Kömür gözlüm sen boynumu bükersin.

Mamaş’a Övgü Türküleri
Çevre köyler arasında kendine özgü yaşam düzeni, kültürü olan Mamaş, kölüleri için bir övünç kaynağıydı. Değişik zamanalrda köyü öven türküler yazılır söylenirdi. Bunardan birini 1950’li yıllarda Cemal Koçak söylemişti. Cemal Koçak aynı zamanda çok güzel bağlama çalardı. Altmışlı yıllarda Sivas Belediye bandosuna girdi. Ordan emekli olduktan sonra İzmir’e yerleşti ve orada öldü.

Yaz gelince yaylaları yeşerir
O zaman açar gülü Mamaş’ın
Koyun gider kuzuları meleşir
Soğukpınar yaylasıdır Mamaş’ın

Kimi saz çalar kimisi kemanı
Çok severler muhabbeti alemi
Olursa düğünler bayram zamanı
Kısmet olsa görsen halin Mamaş’ın

Yiyen bilir peynirini yağını
Sağan bilir ak memeli koyunu
İçen bilir soğuk mudur suyunu
Akar çeşmesinden balı Mamaş’ın

Aslımı sorarsan ben de Mamaşlı
Sarı teller ile salam selamı
Tanıyan olmaz mı aşık Cemal’i
Hayallerde gezer ünü Mamaş’ın

Aşık Feryadi’den Aşık Suzani’ye Aşıklık Geleneği
Mamaş’ta aşıklık geleneğini kuran Feryadi mahlası ile deyişler yazan Deli Derviş adı verilen Aşık Yusuf olmuştu. Onun yine gam yükünün kervanı geldi” türküsü yıllarca söylendi söylemeyi sürdürecek. Ondan sonra gelen en önemli ozan İsyani mahlası ile deyişler söyleyen Aşık Hasöğ (Hasan) olur. Suzani, Aşık Hasöğ’den ders alır. Gerçek adı Abdülvahap Bozkurt olan Suzani’nin yaşamı başlı başına bir roman olacak türden bir öyküdür. Onun türkü olarak söylenen deyişlerinden birkaçı yaşamında derin izler bırakan olayları yansıtır.
Bunlardan biri kendisinden çok genç eşi Rabia’ya yazdığı bir güzellemedir.

Bugün yarin edası var
Zülüflerin pervaz eyler
Gâh olur ki hışma gelir
Gâh katlime ferman eyler.

Sevdiğim bana yar olmaz
Yoksa bana layık görmez
Gâh darılır buse vermez
Bazı kere ihsan eyler.

Gitmez şu sinemin dağı
Şevki verir gerdan ağı
Gâh gül açar bahar çağı
Gâhi çeşmim giryan eyler

Al yanakta gonca güller
Bâde sunar beyaz eller
Hilâl kaşlar tatlı diller
Gah derdime derman eyler.

Suzânî söyler sözünü
Çok çektim yarin nazını
Gah olur ki burur yüzünü
Bazı kere harman eyler.

Kanlı zalim bir kez bana
Er demedin, er demedin
Sevip eller gibi beni
Yar demedin, yar demedin.

Bir canım kurban eyledim
Ben sana nittim, neyledim?
Firgatınla ah eyledim
Zar demedin, zar demedin

Ak gerdanda beyaz güller
Bülbül gibi tatlı diller
Senin olsun ince beller
Sar demedin, sar demedin

Dünya malı yok aynımda
Hiç bir nesne hayâlimde
Turunç memeler koynumda
Nar demedin, nar demedin.

Yaktı beni çınar boyu
Kimseye benzemez huyu
Nesli Suzânî'nin soyu
Sar demedin, sar demedin.

Suzani’nin son deyişlerinden biri ölümünün yaklaştığı hastalık günlerindendir. Felekten yakınan türküsü köyde çok söylenen türkülerdendir.

Olura, olmaza minnet etmezdim
Alemde her şeye kul ettin felek
Evvel kıymetime baha yetmezken
Şimdi kıymetimi pul ettin felek.

Bu sineme açtın olunmaz yare
Sen beni düşürdü ah ile zare
Aradım kendime bulunmaz çare
Hastahaneleri yol ettin felek

Alışık tel takın çalın sazımı
Mevlam kara yazmış benim yazımı
Anadan gülmedik emlik kuzumu
Yaktın sinesini kül ettin felek.

Nazlı, nazlı büyüttüğüm Hacer'im
Gurbet eller oldu meskenim benim
Tahammül eyler mi gül yüzlü Peri'm ?
Beni bu dertlerle del ettin felek

Şu sinemi odlar ile doldurdun
Her zaman ağlattın, nerde güldürdün?
Benim Nergiz'imin benzin soldurdun
Elin dikenini gül ettin felek.

Bir kez yüzün görsem Abbas kardaşın
Ezelden belalı bu benim başım
Gelse muhabanım eşim yoldaşım
Gözümün yaşını sel ettin felek

Bilmem neden dayım gelmez yanıma?
Bu hasretlik kar eyledi canıma
Yandım ateşlere bak, Suzanı'ma
Emmizadeleri el ettin felek.