Yayında Olan Eserlerim

16 Aralık 2018 Pazar

Tuva Türkleri



Tuva adı eski Çin kay­naklarında anılan T'o-pa boy adından gelir. Hun birliği içinde yer alan T'o-pa'­lar Kuzey Çin'de, 200 yıl süren T'o-pa Wei devletini  kurmuşlardır. Bu nedenle T'o-pa Türkleri, Çin kaynaklarında 3. yüzyıldan beri anılırlar. 261 yılında devlet kurmuşlardır. 310 yılında Çin'in kuzeyini ele geçirmiş­lerdir. Bunlar Siyenpi'lerin bir koludur. 550 yılına değin tüm kuzey Çin bunların egemenliğinde kalmıştır. 7. yüzyılda Çin kaynakları ilkel bi­çimde yaşayan bir "Dubo" boyundan sözederler. 647'de bunlardan Çin sarayına bir elçi kurulu gelmiştir. Bu boy bu­günkü Urenhaların bulundu­ğu alanda oturur. Büyük olası­lıkla ilkel ya­şam süren bu boy Çin'e ege­men olmuş T'o-paların anayurt­ların­da kalan soydaşla­rıdır. Böylece günü­müzdeki Tuvalar ise 5-7 yüzyıllarda Çini yöneten T'o-pa (ya da değişik bir yazımla Toba)'ların soyundan gelirler. Tuba- Urenhalar Büyük Moğol imparator­luğu ku­rul­duktan sonra hep Moğollara komşu olarak yaşa­mış­lardır. Onların yüksek egemenliğini tanımışlardır. Ancak iç işlerinde özgür olmuşlar­dır. Nitekim 13. yüzyıldan kalan Moğolların Gizli Tarihin'de orman halkları arasında gösterilir. Camİ-üt-Tevarih'te, Reşidüddin, 13. yüzyılda o çevrede Uryangıt adlı iki boyun yaşadı­ğını söyler. "Urenha" Moğolcada "Ormanlı kişi" demektir. Eski Türkçede bu an­lamda "yışkişi" sözü kullanılır. Camİ'üt-tevarih'te bu halk "Orman halkı" olarak anılır. Büyük olasılıkla bu boy, büyük Türk devletleri dö­ne­minde sürekli kıyıda, Altay ormanlarında kalmıştır. Belki de Orhun Yazıtlarında "Ötüken yış" adı verilen kutsal ormanlarda yaşamışlardır.
     Macar türkoloğu Ligeti'nin söyleyişi ile Tuva, oldukça garip bir dev­let­ciktir. Bilginlerden başka onunla ilgilenen nerdeyse yok gibidir. Sibirya ile İç Asya sınırları bulunan bu küçük ülkeye bilginlerin ilgi­sini çekecek her neden vardır. Halkı Türk-Tatar türünden insanlardır. Lamaizm'i bilir­ler, ancak asıl dinleri Şamanizmdir. Ren geyiği kültü­rü­nün en güney sınırı buradan geçer. Bu özellik Tuvin ülkesine özgün yaşam biçimi kazandırır. Sibirya'nın bu özel hayvanı Tuva'da hem atın hem de sığırın yerini tutar. Gerçekte bu dağlık ve orman­lık ülkede her ikisi de pek az bulunur. Tuva halkı doğu kom­şusu Moğolistan gibi hayvan yetiştirici göçebe değildir. Bu işle hiç bir zaman uğraşmamıştır da. O ormanda yaşayan av­cıdır. Bu işin tam uzmanıdır. 1915 yılında bbu bölgrdrn grçrn Türk subayı Fahrettin Erdoğan, bölge halkının yaşamı üzerine gözlemlerini şöyle anlatır.
Sibirya’nın Domiski vilayeti ovalık bir alandır. Ormanların iç kısmı göllerle doludur. Burada yaşayan Türk kabilelerine Donkızları denir (Don kızları Altaycada şu demektir: Bizde buz olunca don denir.) Don demek su kenarında yaşayan kızlar demekmiş.
Donkızları uzun boylu iri vucutlu insanlar olup Kırgızlardan ayrılan bir topluluktur. Milli gelenekleri ise ehli hayvanları, Ren geyiği besler, bunlar daima ormanlarda otlarlar. Bizim koyunlar gibi sağım yerine gelir sağılırlar. Her çadırın göl ortasında bir çardağı vardır. Akşamleyin kendilerine mahsus kayıklarla çardağın altına gider, kayıklarını bağlarlar, çardakta yatarlar, sabahleyin kayıkları ile kenara çıkarlar. Kış vakti sular çekilip donduğu vakit göllerin kenarında açığa çıkan yosunlar geyiklerinin kışlık gıdası olur. Oturdukları gölün yosunu bitti mi, çadırlarını alıp başka gölün kenarına gelir, kışı böyle geçirirler.
Dini gelenekleri, her Donkızının belinde ufak bir baltası var, ormanda ağacı keser mihrap yapar eğilir klakar ibadetini eder. Cenazeleri olduğu vakit mezara gömerler, bir ren geyiği keserler, parçalayıp mezarına bırakır giderler.
Dilleri kısık olup Çağatayca konuşurlar. Bunların nüfus miktarı belli değildir. Yazın geyiklerin döktükleri boynuzları ve kalın tüylerini Ruslar şarap ve bazı yiyecek maddeleri ile ellerinden ucuz olarak alırlar. Bu tüyler gayet güzel yastık ve at eğerinde yastık olarak kullanırlar. Bunlar kaypak olduğu için bir birini tutmaz, daima aynı yumuşaklığı muhafaza ederler. Boynuzlardan da kıymetli tarak ve bıçak sapı, baston elliği yapılır. Donkızlar nakil işlerini de kış ve yaz bu ren geyiklerine yaptırılar, at gibi araba ve kızaklarına koşturular.
Kuzey Özbekistan’da ise bunlar ormancı oldukları için çocuk olduğu vakit Bebe toyunda oğlana para yerine ağaç bağışlanır. Çocuk mektep çağına gelinceye kadar da o ağacın sayısı her sene artar, bu şekilde büyüyen çocuğa ağaca karşı bir sevgi ve koruyuculuk hissi kazandırılmış olur.

Ancak son dö­nemlerde yerleşik yaşama geçiş başla­mıştır.