Böyle
Söylenmeli Bizim Türkümüz
Türküler söz ile ezginin birleştiği
insan yaratımıdır. Halkların ilk sanatsal ürünlerinden biri sayılır. İnsanın
doğumu ile başlayan algılama sürecinin bir yansımasıdır. Duygu ve düşünceyi
birleştiren içeriktedir. Böyle bir içerikle doğan türkü, hemen ardından oyunla
bütünleşir. Yaşamının bütün dilimlerine yansıyan bir öge olur. Çalışmandan,
ibadete; acıdan neşeye, mutluluğa uzanan insan yaşantısının bir aynasıdır. İnsanlığın
evrim sürecinde türkülerin önemli bir yeri bulunur. Bilimadamları türkünün doğuşunu
dilin yaratılışına değin indirirler. Yaşamın her evresinde türkü vardır. Duygu
ve düşünce olduğunca toplumsal bellektir de. Yaşanan olaylar türkülerle
bellekte kalır, kuşaktan kuşağa ulaşır.
İçerik
Gizli özlem ve duygular
yumağıdır türküler. Bir yönü ile Türk sözlü anlatı geleneğidir. Her ezgisinde
bir anının yansıması, her sözünde yaşantının izleri vardır. Bölgeye ve insana
göre biçimlenir. Onun ruhunun yansıması olarak renk kazanır. Sözleri, ezgisi
bir biçim ve derinlik kazanır.
Günümüzde
Türküler
Günümüzde Türkü giderek
yerini popüler kültür ögelerine bırakmaktadır. Türkünün toplumsal bellek
işlevi, öykülere, filmlere, diziler kayarken, acı ve neşeyi yansıtmasını yeni
müzik dalgaları üstlenmektedir. Türkü ibadet içinde ise kalıplaşmış olarak
sürer. İnancın doğal yapısı yeni yaratımlara sınırlı ölçüde yer verir. Müziğin
işle, çalışma ile ilişkisi toplulukların ortaklaşa çalışamasına dayanır.
Makineleşme ile bireyselliğe dönüşen çalışmada iş türküleri bütün işlevini
yitirir. Makine başında bir başına çalışan işçi, türkü yaratıcısı değil
dinleyicisidir.
Mamaş
Türküleri
Ülkemizde Türk
boylarının yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde kendilerine özgü türkü geleneği
doğmuş gelişmiştir. Bunlar arasında ünlü bölgeler vardır. Malatya yöresinde
Arguvan, Sivas yöresinde Çamşıhı türküleri ünlüdür. Bunlar arasında Kangal’a
bağlı Mamaş köyü türküleri ayrı bir damar oluşturur. Aşıklık ve ozanlık
geleneğini 1970’li yıllara değin yaşatan Mamaş, kentleşme ile yöresel özelliği yitirmiş,
geleneği güncellemeye başlamıştır.
Böyle bir dünyada
geçmişin yaşantısını yansıtan türküler dinlemek ister misiniz? Toprak damlarla
kaplı Mamaş’tan sizlere eski günleri yaşatacak türkü örnekleri.
Oyun
Türküleri
Oyun türküleri çoğunluk
hızlı tempolu türkülerdir. Oyunun hareketine uygun söylenişte olurlar. Ezgileri
coşkuludur.
Ez
Narinim
Yörenin özgün
oyunlarından "Ez Narinim" el ele tutuşarak oynanır. Gençler sıra ile
dizilirler. Kızlı oğlanlı bir oyuncu topluluğu oluşur. Oyun türküsü söylenirken
yavaş yavaş ilerlenir. Oyunun ağırlaması bir dizi türkü ile oynanır. Yeldirme
bölümünde ise şu türkü söylenir:
Leylanı gülüm yar da
Pınarları tekneli
Dibine gül ekmeli
Bir kötünün kahrını
Öleneçe çekmeli
Leylanı gülüm yar da
Git gelirim işim var
Gergefte bir eşim var
Yirmiden bir eksik
On dokuz oynaşım var.
"Leylanı gülüm yar
da" dizesi yineleme, vurgulama olarak söylenir. Oyunun bu ikinci
bölümünde oyunculara devingenlik verir.
İnce
Düzüm
Bir halay türküsüdür.
El ele tutuşulup daire oluşturularak oynanır. Oyuncular iki öbek biçiminde
karşılıklı türkü söyler. Bir öbek birinci dizeyi ikinci öbek ikinci dizeyi
okur. Oyun tümüyle yeldirmedir. Bir yandan türkü okunur, bir yandan da oynanır.
Türkünün sözleri şöyledir:
İnce eleğim duvarda
Bir yar sevdim hovarda
Öyle bir yar sevdim ki
Su doldursun pınarda
Gel kapıdan geç oğlan
İnce çayır biç oğlan
Beni sana vermezler
Beni al da kaç oğlan
İnce elek elek mi olur?
Ak giyen melek mi olur?
İçeri gel sevdiğim
Kapıdan dilek mi olur?
Bu türkü 1950’li
yıllarda ağabeyim Ali Rıza Bozkurt (1927-1983) aracılığı ile radyoevi
belgeliğine kazandırılmıştır.
Güley
Kız
El ele tutuşmuş, halka
düzeni içinde oynanır. Oyunun başında oyuncular yarı bellerine dek eğilir, ince
bir sesle şu türküyü söylerler:
Güley kız buralıdır
Kaşları turalıdır
Güley kızın elinden
Kırk yiğit yaralıdır.
Bu dörtlük bittikten
sonra oyuncular doğrurlar, yineleme dörtlüğünü söylerler. Dörtlüğün söylenişi
sırasında ivedi sıçrayışlarla oyun sürer.Oyuncular iyiden iyiye coşmuştur.
Ah Güley, Güley, Güley
Elmanın dalı Güley,
Yiğidin yari Güley.
Dörtlüğün bitiminde
oyuncular yeniden yarı bele dek eğilirler. Yavaştan salınarak türkünün ikinci
dörtlüğünü söylerler. Dörtlükler arasındaki yinelemede oyun hızlanır, hareketli
zıplamalarla sürer. Öbür dörtlükler şöyledir:
Güley gel bize gidek
Dağa nergize gidek
Biz nergizi ne edek
Dolanıp eve gidek
Ah Güley, Güley, Güley
Elmanın dalı Güley
Yiğidin yari Güley
Güley geldi kış idi
On parmak gümüş idi
Güley kızı seyretmeden
Şu ellerim üşüdü
Ah Güley, Güley, Güley
Elmanın dalı Güley
Yiğidin yari Güley
Mamaşlıyım
Mamaş'ın en sevilen
oyun türküsü, "Ağam da ben Mamaşlıyım" yinelemeleri ile süren
Türkülü oyunudur. Oyunun oynanışı ve türkünün söylenişi koladır. Türkü
manilerden oluşan dörtlüklerdir.
Giderim Sivas üstü
Mendilim suya düştü
Eğildim mendil alam
O yar aklıma düştü
Ağam da ben Mamaşlıyım
Paşam da ben Mamaşlıyım
Kayalar gölgelendi
Güzeller suya indi
Her güzelden bir öpüş
Yine can tazelendi
Kayada keklik öter
Dibinde hurma biter
Nazlı yarin bağnda
El değmedik nar biter
Kayaların yılanı
Gel dolanı dolanı
Serdim kutnu döşeği
Yat beleni beleni
Dereler buzbağladı
Avcılar iz bağladı
Beni bir gelin vurdu
Yaramı kız bağladı
Esen
Yel
“Mamaşlıyım” türküsü,
oyunun ağırlama bölümüdür. İkinci evrede yeldirme bölüm başlar:. Bu evrede
Esen Yel türküsü söylenir.
Esen yel, esen yel
Estin del(i) ettin beni
Sırma tel ettin beni
Ezelden benim idin
Şimdi el ettin beni
Esen yel, esen yel
Gidenin üçü güzel
Ardında saçı güzel
Saçı başını yesin
Yolda yürüyşü güzel
Çıktım kerpiç duvara
El ettim eski yare
Eski şöyle dursun
Can kurban yeni yare
Özel
Yaşamdan Kaynaklı Türküler
Doğrudan köyde yaşayan
kişilerin söylediği türküler vardır. Bunlar özel yaşamalardaki gizlerin
anlatıldığı ya da yansıdığı türkülerdir. Kimilerinde yaşanan olay, sorun açıkça
anlatılır. Kimilerinde özlemler, tutkular sözcüklerin, simgelerin ardına gizlenir.
Türküyü söyleyen, dinleyen olayı kendi belleğinde istediği gibi canlandırı. Bu
türden türküler de yaygındır Mamaş’ta. Günlük, anlık yaratımlar gibiduyulur,
söylenir. Bunlardan biri 1959 yılı kışında Mamaş’ta yayılan Hotoğ’un
Türküsüdür.
Hotoğ’un
Türküsü
Kapı dışına çıkılmayan
tekdüze günler yaşanırdı kışları. İnsanları eğlendirecek hiçbir olanak bulunmazdı.
Köyde radyo bir iki evde vardı ve çok az dinlenebillirdi. Gençler ayrı,
kadınlar ayrı, yaşlılar ayrı odalarda toplnır söyleşi ve oyunlarla zaman
geçirirdi. Kimileyin can sıkıntısından ilgi uyandırmak için yalanlar uydurulur,
dedikodular yayılırdı. Sonra yalanı uyduranlar da kendi yalanına inanırdı.
Köyün dış dünyada bağlantısının
koptuğu böylesi kış günlerinde birinde Hotoğ’un türküsü ortaya çıktı. Köyde
biden bire sevilir söylenmeye başlar. Tümü iyi, güzeldir ama şaşılan bir yan
vardı. Türkünün sahibi Hotoğ Lakaplı Vahap Kaçar bu türküyü nasıl söylemişti?
Hotoğ köyün çobanıydı ve o güne değin herhangi bir türkü söylemmişti.
Buna şaşanlar köyde var
olan aşıklık geleneğini ayrımında değillerdi. Vahap Kaçar sözleri de ezgisi de
kendisinin olan bir türküyü o geleneğin içinde yaratmıştı. Türkü Mamaş
yaşamının düşlerini, özlemlerini yansıtıyordu. Bir anda türkü, söyleşi
akşamlarını tadı olur.
Üç kuş konmuş Ziyaret’in başına
Döne döne de el ediyor eşine
Ben de düştüm bir güzelin peşine
O da naz edermiş, ar bana
Ziyaratın başında üç kuş dolanır
Beyaz köynek giymiş köyde dolanır
Nazlı yarin davarı nerde sulanır
Bekleyim de görünsün yar bana
Devrendîn derede eğlendim durdum
Gül yarin elinden çubuğu aldım
Öksemiştim doya doya sarıldım
Seninki de düzen imiş yar bana
Çetintaşa’a vardım eglendim kaldım
Nazlı yarin haberini berciden aldım
Seher yeli ile selamım saldım
Almam diye nazlanmış yar bana
Baş
Bağlama Türküsü
Gelinin geleceği akşam
başı bağlanır. “Baş bağlama”da yalnız kadınlar bulunur. Törelere göre kızın
yakınlarının hediyeleri bu törende verilir. Kızın bacısına baldız yüzüğü,
kardeşine kardeş yolu veril, gelinin gelinlik giysileri giydirilir.
İki kadın gelini getirir.
Güzel türkü söyleyenler burada türkü söylerler, kadınlar ve gelinin yakınları
ağlaşır. Ağıt bu törenin bir parçasıdır. Hele gelin ağlamazsa büyük ayıp
sayılır.
Kız anam, kız bacım,
Kınan kutlu olsun
Atladı atladı gitti eşiği
Sofrada kaldı kaşığı
Bindirirler atın iyisine,
Çekerler yolun kıyısına
Çağırın şu kıyın vezir dayısına
Kız anam, kız bacım,
Kınan kutlu olsun
Sabah erken gelini ata bindirirler. Orda da düğüncüler türkü
çağırır. Yine kız evi ve kızın yakınları ağlayacaktır. Bu arada halkı güldürmek
için kimileri:
“Aldık kızınızı, it
yalasın yüzünüzü!”
“Verdik karayı kurayı,
aldık gözleri karayı!” türünden sözlerle kız evi yandaşlarını kızdırırlar.
Ama düğüncülerin çilesi
henüz bitmemiştir. Kız giderken yoluna ip tutulur. Yolları kesilir. Bunları
düğün Kâhyaları razı eder. Gerekli bahşişleri o dağıtır. Gelin atın
üzerindedir. Böylece gelin kendi evine gelir. Bu kez de gelin attan inmez. Ona
da bahşiş gerekir. Kaynata ile kayana bahşiş verir.
Ölüm Ağıdı
Eski Türk inanç ce geleneğinde olduğu
gibi ölüler türkülerle kaldırılırdı Mamaş’ta. Bunun için genel ölüm ağıtları
olduğu gibi kimileyin doğaçlama ağıtlar da söylenirdi. Yaygın ölüm ağıtlarından
birnin sözleri şöyledir:
Yağmur yağar yerleri kurutur mu
ola?
Emanet eylesem kara toprağa,
Kara toprak seni çürütür mü ola?
Sinek düşer, yaralarım kurt olur...
Kara toprak, sarar yüreğime dert
olur...
Güneşe söyleyin erken doğmasın!
Bugün yolcum var benzi solmasın.
Allah bu ayrılığı kimselere
vermesin!
Selviye benzettim dallar içinde.
Kumruya benzettim güller içinde.
Acep bizim gibi var mı ola, kullar
içinde?
Kapısında kurbanları yüzülür,
Odasında meclisleri dizilir,
Babam, sen gidersen düzenlerin
bozulur.
Güver bostanım güver!
Öksüzlük boynum eger,
Öksüzlüğü aramam,
Her gelen beni döver.
Güvereni ekin sandım.
Ekin değil soğan imiş
Dediler kardeşin düğün tutmuş
Düğün değil figân imiş.
Dakma Hüseyin’in Mamaş Ağıdı
Mamaş,
o kışları binin, yazları iki binin üzerinde insanın yaşadığı köklü bir kültüre
sahip köy, bakımsız kerpiç duvarlı evler gibi eriyip gidiyordu. Her ölü de bir
ocak kapanıyor, bir ev siliniyordu. Dakma bu süreci bir türküye dönüştürdü:
Bizim köyün yamacına
Yağan karlar kalktı mola
Kevenlerin diplerinde
Göbelekler çıktı mola
Kaşlığa iner berciler
Koyun kuzu ne hoş meler
Hayal oldu eski günler
Yar yolumu bekler mola
Hüseyin’im kambur felek
Sana kabul olmaz dilek
Omuzunda kazma kürek
Bizim evi yıktı mola?
Zeynep’in
Türküsü
Mamaş’ın ulusal düzetde
en ünlü Türküsü Zeynep’in Türküsüdür. Türkü’nün öyküsü 1. Dünya savaşı
yıllarına dayanır. Son yıllarda birkaç yerde değişik biçimleri yayınlanmştır.
Öyküde adı geçen Zeynep, köyde daha sonraları Şimşek soyadını alan ailedendir.
Daah sonra Arı soyadını alacak aileye Ali adlı bir gençle evlenmiş, ondan Balı
adlı oğlu olmuştur. Zeynep 1910-1915 yılları arasında genç yaşlarda ölmüş
olmalıdır.
Söğüdün yaprağı narindir narin
İçerim yanıyor dışarım serin
Zeynebi bu hafta ettiler gelin
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im
Kangal’dan aşağı Mamaş’ın köyü
Derindir kuyusu serindir suyu
Güzeller içinde Zeynep’in huyu
Zeynep’im Zeynep’im allı Zeynep’im
Üç köyün içinde şanlı Zeynep’im
Zeynep bu güzellik var mı soyuıda
Elvan elvan güller biter koynunda
Bayram ayında arife gününde
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im
İntizarım var ol yüce Allah’ta
Gönlüm Erzincan’da sevdam Mamaş’ta
Asker oldum vatan borcum Kangal’da
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im
Zeynep gelir arabaya yaslanır
Yağmur yağar top zülüfler ıslanır
Zeynebi görürsem gönlüm uslanır
Zeynep’im Zeynep’im allı Zeynep’im
Beş köyün içinde şanlı Zeynep’im
Zeynebe yaptırdım fiş dişi tarak
Tara zülüflerin gerdana bırak
Zeynebe gidemem yollar pek ırak
Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im
Taş
Dönmez Türküsü
Önemli iş türkülerinden biridir. Küçük el değirmenlerinde
bulgur öğütülürken söylenir.
Taş dönmüyor, dönmüyor.
Ağam attan inmiyor.
Ağamın kirli karısı,
Taş dönmezi vermiyor.
Sinilim sinilim varıyor,
Ay kız, sini varıyor
Sinide neler geliyor?
Ağamın kirli karısı
Taş dönmezi vermiyor.
Giden oğlan beri bak
Aldın aklımı bırak
Aferim yar, aferim,
Beni eyledin çırak
Aktır yeleğin oğlan,
Nedir dileğin oğlan?
Üstüne yar seversem,
Ağrır yüreğim oğlan.
Ekin Türküsü
Ekinlerin bir elde
ellik, bir elde orak elle biçildiği dönemlerde ekinin topluca türkü söylenerek
biçilir. Değişik trküler söle tempo ile biçilmesine karşı belli ekin türküleri
de vardır. İşin yapılmasını kolaylaştıran bu türkülerden biri şöyledir:
Biçemiyim şu Mamaş'ın
ekinini
Seçemiyim kellesini kökünü
Başını yesin şu dünyanın geçimi
Güz gelsin de çekem gidem göçümü.
Göçümü konduram dağlar ardına
Dayanamam firkatına derdine
Koy bir zaman çevrineyim yurduna
Ördeği gitmiş de göller perişan.
Aşağıdan gelir allı makina
Çekin kır atımı gitsin ekine
Sevdiğim güzeli verin terkime
Kır at yorulur da gönül yorulmaz.
Bir işlik diktirdim yeleği çiçek
Yarim bir sigara sar, elinden içek
Biz bu sevdadan nasıl vaz geçek
Aşağıdan acı poyraz acılar
Yukarıdan çam dalları gıcırdar
Küleği kolunda gelen berciler
Benim yarim içinizde var m ola?
Ekin biçmek için gün
ağarırken kalkılır, sabah serinliğinde iş görülmeye çalışılırdı. Öğle sıcağına
kalındığında çalışma yavaşlar, nerdeyse durma noktasına gelirdi. Kalabalık
aileler topluca ekin biçmeye giderler, türkü ve söyleşilerle işi neşelendirmeye
çalışırlardı. Bir tarlanın biçilip derlenmesi günlerce sürerdi. Kalabalık
ekincilerin türkü sesleri yükselirdi yamaçlardaki tarlalardan:
Arpalar biçilir hozan
olursa,
Dökülür yaprağı gazel
olursa,
Bir yiğidin yari güzel
olursa,
Ufacık, tefecik naz ile
gelir.
Omuzuna dökmüş bök
örgüsü
Ana doğurmamış hak
vergisi
Yeşil başlı beytullahın
tanrısı
Ya ver muradımı, ya al
canımı.
Değirmen başı çiçek
Orak getirin biçek
Ya ölüp kurtulak
Ya bu yardan vaz geçek.
Koyun sürülendi indi
harmana
Nazlı yarim dam başında
var m ola?
Kaldırsam yorganı
girsem koynuna,
Acep bana "sefa
geldin" der m ola?
Gülüm gonca gibi hakta
bitersin
Deli gönül ne yanar da
tütersin
Hiçbir zaman ben bu
kahrı çekmezdim
Kömür gözlüm sen
boynumu bükersin.
Mamaş’a Övgü Türküleri
Çevre köyler arasında
kendine özgü yaşam düzeni, kültürü olan Mamaş, kölüleri için bir övünç
kaynağıydı. Değişik zamanalrda köyü öven türküler yazılır söylenirdi. Bunardan
birini 1950’li yıllarda Cemal Koçak söylemişti. Cemal Koçak aynı zamanda çok
güzel bağlama çalardı. Altmışlı yıllarda Sivas Belediye bandosuna girdi. Ordan
emekli olduktan sonra İzmir’e yerleşti ve orada öldü.
Yaz gelince yaylaları yeşerir
O zaman açar gülü Mamaş’ın
Koyun gider kuzuları meleşir
Soğukpınar yaylasıdır Mamaş’ın
Kimi saz çalar kimisi kemanı
Çok severler muhabbeti alemi
Olursa düğünler bayram zamanı
Kısmet olsa görsen halin Mamaş’ın
Yiyen bilir peynirini yağını
Sağan bilir ak memeli koyunu
İçen bilir soğuk mudur suyunu
Akar çeşmesinden balı Mamaş’ın
Aslımı sorarsan ben de Mamaşlı
Sarı teller ile salam selamı
Tanıyan olmaz mı aşık Cemal’i
Hayallerde gezer ünü Mamaş’ın
Aşık
Feryadi’den Aşık Suzani’ye Aşıklık Geleneği
Mamaş’ta aşıklık
geleneğini kuran Feryadi mahlası ile deyişler yazan Deli Derviş adı verilen
Aşık Yusuf olmuştu. Onun yine gam yükünün kervanı geldi” türküsü yıllarca
söylendi söylemeyi sürdürecek. Ondan sonra gelen en önemli ozan İsyani mahlası
ile deyişler söyleyen Aşık Hasöğ (Hasan) olur. Suzani, Aşık Hasöğ’den ders
alır. Gerçek adı Abdülvahap Bozkurt olan Suzani’nin yaşamı başlı başına bir
roman olacak türden bir öyküdür. Onun türkü olarak söylenen deyişlerinden
birkaçı yaşamında derin izler bırakan olayları yansıtır.
Bunlardan biri
kendisinden çok genç eşi Rabia’ya yazdığı bir güzellemedir.
Bugün yarin edası var
Zülüflerin pervaz eyler
Gâh olur ki hışma gelir
Gâh katlime ferman eyler.
Sevdiğim bana yar olmaz
Yoksa bana layık görmez
Gâh darılır buse vermez
Bazı kere ihsan eyler.
Gitmez şu sinemin dağı
Şevki verir gerdan ağı
Gâh gül açar bahar çağı
Gâhi çeşmim giryan eyler
Al yanakta gonca güller
Bâde sunar beyaz eller
Hilâl kaşlar tatlı diller
Gah derdime derman eyler.
Suzânî söyler sözünü
Çok çektim yarin nazını
Gah olur ki burur yüzünü
Bazı kere harman eyler.
Kanlı zalim bir kez bana
Er demedin, er demedin
Sevip eller gibi beni
Yar demedin, yar demedin.
Bir canım kurban eyledim
Ben sana nittim, neyledim?
Firgatınla ah eyledim
Zar demedin, zar demedin
Ak gerdanda beyaz güller
Bülbül gibi tatlı diller
Senin olsun ince beller
Sar demedin, sar demedin
Dünya malı yok aynımda
Hiç bir nesne hayâlimde
Turunç memeler koynumda
Nar demedin, nar demedin.
Yaktı beni çınar boyu
Kimseye benzemez huyu
Nesli Suzânî'nin
soyu
Sar demedin, sar demedin.
Suzani’nin
son deyişlerinden biri ölümünün yaklaştığı hastalık günlerindendir. Felekten
yakınan türküsü köyde çok söylenen türkülerdendir.
Olura, olmaza minnet etmezdim
Alemde her şeye kul ettin felek
Evvel kıymetime baha yetmezken
Şimdi kıymetimi pul ettin felek.
Bu sineme açtın olunmaz yare
Sen beni düşürdü ah ile zare
Aradım kendime bulunmaz çare
Hastahaneleri yol ettin felek
Alışık tel takın çalın sazımı
Mevlam kara yazmış benim yazımı
Anadan gülmedik emlik kuzumu
Yaktın sinesini kül ettin felek.
Nazlı, nazlı büyüttüğüm Hacer'im
Gurbet eller oldu meskenim benim
Tahammül eyler mi gül yüzlü Peri'm
?
Beni bu dertlerle del ettin felek
Şu sinemi odlar ile doldurdun
Her zaman ağlattın, nerde
güldürdün?
Benim Nergiz'imin benzin soldurdun
Elin dikenini gül ettin felek.
Bir kez yüzün görsem
Abbas kardaşın
Ezelden belalı bu benim başım
Gelse muhabanım eşim yoldaşım
Gözümün yaşını sel ettin felek
Bilmem neden dayım gelmez yanıma?
Bu hasretlik kar eyledi canıma
Yandım ateşlere bak, Suzanı'ma
Emmizadeleri el ettin felek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder