Boz
Atlı Ulak
Ali Efendi iki oğlunun askerden sağ
dönüşünü gördü. İleri yaşlarında Cumhuriyet'i de gördü. Huzur günleri
başlamıştı. Ilık bir Ekim sabahı
Revani’ye seslendi
“Oğlum Veli ben bu gece bir düş gördüm”
Hayr ola ede anlat bakalım.”
“Benim kızlar bizi ziyarete geldiler.
Önce Güşü, ardından Fatma, sonra Elmas geldi.. Daha sonra da bir boz atlı adam
benim atına aldı gitti.”
“İyi bir düş görmüşsün ede.”
Yufka ekmek, peynir düremeci ile
kahvaltısını yaptıktan sonra köyde gezmmeye çıktı. Güneş yükselirken komşu
Davulbaz köyündeki Firdevs geldi.
“Edem nerede? Edemi düşümde gördüm.”
“Köyün içinde geziyor. İyi.”
Bir süre sonra biraz daha uzaktaki köye
gelin giden Fatma deldi.
“Edem nerede? Edemi düşümde gördüm.”
“İyi rahat. Köyün içinde geziyor.”
Çok geçmedi ki bir eşek sırtında küçük
kızı Elmas gözüktü.
“Edem nasıl? Edemi düşümde gördüm.”
“İyi rahat. Köyün içinde geziyor. Biraz
sonra gelir.”
Ali Efendi, uzun ak sakalını sıvazlayarak
eve döndü. Kızlarını gördüğüne pek sevindi. Yüzünde güller açıyordu. Kızları
babalarına bir şeyler getirmişlerdi. Kızlarına dirliklerini, düzenlerini sordu.
Geçimleri nasıldı? Eşleri ile uyumlu yaşıyorlar mıydı?
Tümü iyi, mutluydu. Gül gibi geçinip
gidiyorlardı. Özlem dolu söyleşi akşam saatlerine dek sürdü. Tümü değişik odalarda
uykuya çekildi. Gecenin ilerleyen saatlerinde eşi Revani’yi uyandırdı:
“Kalk. Kaynatama bir şey oldu.”
Revani büyük evlikte yatan Ali
Efendi'nin yanına gitti. Babası yatağın içinde titriyordu.”
“Ede neyin var?”
“Oğul çok üşüyorum, çok…”
Revani eşine seslendi.
“Bir bal şerbeti yap getir. Üşümeye iyi
gelir.”
Eşi Elif, bir tas içinde bal şerbeti
yapıp getirdi. Ali Efendi bal şerbetini içti ana titremesi geçmedi. Üşüyor,
üşüyordu… En küçük çocuğu olan Abbas, bağırıp çağırıyor ağlıyordu.
"Ede, ede..."
Köyde "baba sözü yerine Ede sözü kullanılıyordu. Pir Sultan'ın kızı Sanem'in "Edemi astılar kanlı Sivas'ta" dizesinde söylediği gibi.
"Ede, ede..."
Köyde "baba sözü yerine Ede sözü kullanılıyordu. Pir Sultan'ın kızı Sanem'in "Edemi astılar kanlı Sivas'ta" dizesinde söylediği gibi.
“Üzerine bir yorgan daha örttüler. Ama
etki etmiyor, titremesi sürüyordu.
“Beni bir doğrultun. Bir su verin” dedi
Ali Efendi.
Yatağın içinde doğruldu. Yüzü ter
içindeydi. Yorgun gözlerle çevresini saran kızlarına baktı. Gülümsüyordu.
“Ver elini ya Ali!”
Son sözleriydi bunlar. Ali Efendi
ölmüştü. Evdekiler ağlaşıyorlardı.
1925 Ekimin serin şafağı yaşanıyordu.
Ali Efendinin ölüm haberi bir anda köye yayıldı.. Komşular yaşlı gözlerle birer
ikişer Ali Efendinin evine geliyordu..
Revani, Fazilet kitabını çıkardı. Bu el
yazması kalın kitap ocağın künyesi işlevini görüyordu. Babasının ölümünü yazdı:
“Pederim Ali Efendi!nin ruz-u vefatı.
Rumi 1341.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder