Yayında Olan Eserlerim

16 Eylül 2017 Cumartesi

Oyunda Yaratıcılık ve Semahlar

SEMAHLAR ya da OYUNDA YARATICILIK
Fuat Bozkurt

Dört ayaklılıktan iki ayaklılığa geçerken insanoğlunda devinim ritim, evrim sürecinin başat etkenidir. İnsanın kendini yaratma sürecidir bu. İnsan önce kendini yaratır, ardından yaratılışı arar. Bu durum evrim sürecinin bir parçası olarak gelişir. Bu bakımdan inanç ve tapınımlarda evrim sürecinin başat etkeni olan devinimin önemli bir yeri vardır. Devinim, tapınımda oyun olarak yerini alır. İnsanın başka bir yaratıcılığı olan ezgi sözle birleşip kaynaşır. Bu bütünleşme törenlerde yaratılış gizemini arayan bir esrikliğe dönüşür.
Eski inanaçların izlerini silmek isteyen semai inançların, oyuna, ezgi ve resime bakışı olumsuzdur. Hırıstiyanlıkta reforma değin sürede bu tür yaratıcılık geri plana itilmiştir. Reformla birlikte Hırıstiyanlık oyun, ezgi ve resim yasağını kırmış, kendini yenilemiş böylece yaratıcılığın önünü açmıştır. Sanayi devriminin kökeninde bu yasağın kırılmasının önemli bir etkendir.
 Müslümanlıkta ise hep yasak olarak değerlendiriliş, gizemci arayışlarda birtakım ayet ve hadis yorumlarına dayanılarak yasak kırılmaya çalışılmış, hiçbir zaman sınırsız özgürlük kazanamamıştır. Bu olay İslamda yartıcılığı engelleyen önemli nedenlerden biridir.
Oyun sanatın; sanat, düşgücünün ve yaratıcılığın açarıdır. İnsan topluluklarının ilk büyük etkinliği oyunla iç içedir. İnsanlık, doğa ve evrenin yanında, ikinci evren olan varoluş gerçeğini hep yeniden yaratır. Mitoslar gerçeğin dönüştürülmesi ya da hayal edilmesidir. İlkel insan, mitos yardımıyla doğayı ve yaşam olgusunu açıklamaya çalışır. İnsansı olguların kökenini tanrısald arar. Mitosa gerçek görüntüsü verdiği oyunda fantazilerin her birinde ciddilik ve şakanın sınırlarında yer alan yaratıcı bir anlayış vardır. İlkel topluluklar inandıkları kutsal ayinler aracılığı ile kendini güvenceye alma olanağı sağlayacağına inanırlar. kutsal ayinlerini, adaklarını, bağışlarını ve törenlerini yalın oyunlar biçiminde gerçekleştiriler. Böylece söylence ve tapınımın kökeninde, toplumsal düzen, hukuk, ticaret, sanat, zanaat, şiir, bilgelik ve bilim gibi yaşam kültürünün derin izleri vardır. Tüm bunların bir bölümü, oyunun etkinlik alanındadır.
Laik tiyatro 17. Yüzyılda doğar. Shakespeare, Candin’den Racine’e uzanan bir dizi başarılı yazarlarıyla dram o  yüzyılın edebiyatına egemen olur. Her şair, dünyayı, herkesin kendi rolünü oynadığı bir sahne olarak yorumlar. Böylece oyunun kültürün doğrudan temeli ve etkinliği olduğu saptanır.
Oyun, bireysel biyolojik bir etkinliktir. Ama, topluluk için içerdiği anlam ve yarattığı tinsel ortam, toplumsal bağ açılarından vazgeçilmez bir kültür etkinliğidir. Belli bir olayı anımsatmada, kutsadığı törenlerde, bayram ve tapımın alanında önemli bir yere sahiptir. Oyun bittikten sonra da oyuncular arasında ortaklık, dostluk sürer. Özellikle eski uygarlıklarda törensel kutsal amaçlı oyunlar, kalıcı toplumsal ilişkilerde önemli rol oynar. Kutsal gösterilerde oyun güçlü bir ruhani öge barındırır. Kutsal gösteri bir görünüşün gerçekleşmesinden öte simgesel bir gerçekleştirmeden üstün bir şeydir. Mistik bir gerçekleştirmedir. Sözle anlatılması olanaksız, görünmez bir şey burada kutsal bir görüntüye bürünür. Tapınıma katılanlar etkinliğin yüce mutluluğuna inanırlar. Alışılmış yaşamlarından daha yüksek bir düzen gerçekleştirildiğinin esrikliğini yaşarlar. Bu gösterinin etkisi oyunun bitimi ile sona ermez. Görkemini olağan dünyaya yansıtır. Bir dahaki kutsal dönemem dek güvenlik, düzen, gönenci sağlar.
Alevi inancının ayrılmaz bir parçası olan semahlar, böylesine yaratılış gizeminin bir parçasıdır. Doğanın ve doğal yaşamın bir yanılsaması, bir gösterisi olarak canlandırmaya dayanır. Dönencelerin art arda gelişi, yıldızların doğuşu ve batışı, ürünlerin büyüyüp olgunlaşması, insanın ve hayvanın doğum, yaşam ve ölümlerini simgesel bir canlandırmadır.
Çünkü insanlık doğanın düzenini nasıl kavrıyorsan öyle oynar. İnsanlık geçmişte, önce bitki ve hayvanlar alanındaki olguların ayrımına varır. Sonra zaman ve uzamın, ayların, dönencelerin, güneşin dönüşüne ilişkin kavramların blilincine varır. Daha sonra, varoluşun bu eksiksiz düzenini kutsal bir oyun biçiminde oynamaya başlar.
Semahlarda tüm bu evrensel izleri buluruz. Gezegenlerin dönüşünü andıran dönüşler evrenin bir tür alıgılanması ve yansımasını andırır. Bozkır inanının binlerce yıl gerilere uzanan gözlemleri düşleri gizlidir. Ortaasya bozkırlarında karşılaşılan kaya resimleri, kaya üstü çizimler, kaya betimlemeleri semahların ilk örneklerini sunar bize. Bunların 12. Bin yıl öncelerine değin örnekleri bulunduğu söylenir. Moğolistan’da Anadoluya doğru uzanan alanda yüzlerce kaya çizimi ile karşılaşılır. Dağlar, tepeler, bozkırlar Türklerin yaşam alanlarıdır. İnançlar bu alanlardan beslenir. Bu kaynaktan beslenen Türk inanışı kendini göklerde, yücelerde arar.

Bütün bu konumu ile semahların Alevi inancında ve inasnında önemli bir yer tuttuğuna inanıyorum. Alevi insanının ufkunun daha geniş olmasında semah ve ezginin büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder