Yayında Olan Eserlerim

23 Eylül 2017 Cumartesi

Ruhunu Kaybeden Muharrem Orucu

İnanç ve ibadetin birey ve toplum yaşamında önemli işlevi vardır. Öncelikle toplumda bir kimlik oluştururlar. Bireyi toplumla bütünleşmesine neden olurlar. Toplum kimliğine renk kazandırırlar. İnanç evresinde oluşan davranış bireyin yaşam biçimine yansır. Bu bakımdan Alevi kimliğinde ibadet kurallarının ve inanç dizgesinin önemli bir yeri vardır. Üstlenilmiş acı olaylara travmalara dayanan bastırılmış bir kimliktir Alevi kimliği. Bunların başında Kerbela olayı gelir. Kerbela olayı gerçek anlamda bir üstlenilmiş travmadır. Daha sonraki tarihlerde yaşanacak bütün acı olaylar, kıyımlar, kırımlar onunla örülerek ilerler Alevi toplum yapısında. 
Bu bakımdan bir Muharrem orucu,  Ramazan orucundan kesin çizgilerle ayrılır. Ramazan orucu dinsel bir yaptırım konumundadır. Bir Müslümanın yapması gereken beş başat görevden biridir. Oruç tutabilecek konumda bir inanan için bundan kaçış bulunmaz. Tanrı için ödenmesi gereken bir borçtur.
Ramazan orucunun bu yapısın oruç ayını şenlikli bir törene dönüşmesine olanak sağlamıştır. Ramazan eğlenceleri, akşam söyleşileri, ramazan kasideleri, sofra kasideleri bu doğal yapının ürünleridir.
Çağın değişimi ile Ramazan ayı algısında da değişimlere neden olmuştur. Tek boyutlu kukla oyunları, basit güldürüler yerini daha etkin eğlencelere bırakmıştır. İftar sofraları daha genişlemiş, bütün çevreyi kuşatacak boyuta ulaşmıştır. İftar sofrasına değişik inançlardan oruç tutmayanlar da çağrılmaya başlanmıştır. (kimi değişimleri Ramazan açısından da sakıncalı bulsam da bu konuda bir görüş bildirme yetkisini kendimde bulmuyorum.) Ramazan açısından bunda bir sakınca bulunmaz. 
Öncelikler vurgulamak gerekir ki, Muharrem orucu, inanç anlayışı bakımından bir borç, bir yaptırım değil; bir acıyı yaşama olayıdır, hüzne ortak olmadır. Yüzyılların acılarını yıkımları ruhunda duymadır. Oruç sürecinde eğlenceli konulardan kaçınılır. Gülünmez. Yaşama derinden duyulan bir hüzün egemendir. Bir anlamda bireyin yaşamla hesaplaşması, kendisi ile yüzleşmesidir. Oruç açmada da bu hüzün egemendir. Oruç aile içi bireyler arasında açılır, komşu, konuk çağırma geleneği bulunmaz.  Garip bir suçluluk duygusu sarar ruhları.  Derinlerde biriken tortular, Kerbela olayı ile bütünleşir. Yalnız bırakılmışlık duygusunu kişi Kerbela ile bütünleştirerek yaşar. İftar sofrası uzun sürmez. Sofrada, gereksiz, boş sözlerden kaçınılır. Sofra bismillah ile açılır, sofra gülbengi, ya da “Tanrı katında kabul olsun” yalın dileği ile kapanır. Alevi kültürü içinde doğan bir birey, bu yaşantıyı anadili öğrenir gibi öğrenir ve bu ruhu paylaşmak için oruç tutar.
Genel çizgileri ile budur Muharrem orucunun özellikleri.
Ne var ki, medya destekli gösterişli Ramazan törenleri, Muharrem orucunu da kuşatmış, olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. İftar sofrasının televizyon kanalı ile verilmesi, kanallara çıkan dedelerin ruhu yansıtmayan tavırları, işlevsiz deyişler, bağlama gösterileri inancın ruhunu bozacak nitelikler sergilemektedir. İnanç önderi geçinen kişilerin gösterişli sunumları inanç temeline zarar verecek niteliktedir. Alevilere yakın ya da doğrudan Alevi kanallarının bunları vermesi, birtakım iyi niyetli belediyelerin toplu iftar sofraları düzenlemesi Alevi kimliğinin tanınması açısından yararlı, ama inancın özüne zarar vermesi açısından sakıncalı bir durumdur. Unutulmaması gerek olay şudur: İnanç törenleri bir şölen, bir gösteri değil, ruhunda duyma olayıdır. Alevilik, Sünnilikle yarışa girercesine ona özenirken ruhunu kaybetmektedir ve bu durum orucun da inancın da özüne zarar verecek boyuttadır.
 k boyuttadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder