Her
toplumsal kesim, toplumsal olaylardan etkilenir. Anadolu tarihinde Alevilik
hemen her toplumsal değişimde gündemde olmuştur. 1990' la ulaşılırken Aleviliği
bir yorgunluk sardı. Altmışlı yıllarda Alevilik düzen arayışına girmişti.
Kökende bu arayış Aleviliğe yabancı bir durum değildi. Yaşam ötesine uzanmak
isteyen din, genelde yaşamı da düzeltmek ister. Ne var ki, Aleviliğin
kökenindeki bu arayış geleneklerin erimesine de neden oldu.
Doğan
Kamışlı 1956 yılında Çorum'un Sungurlu ilçesine bağlı Kamışlı köyünde doğdu.
Son geleneksel Alevi âşıklarındandır. Çocukluk yılları, dolu dolu cemler
içinde geçti. Söyleşi meclislerinin sessiz dinleyicisi olarak büyüdü. Dayısı da
cemlerde sazcılık yapardı. Ondan etkilenerek küçük yaşta saz çalmaya, deyiş
söylemeye heveslendi. Âşık Yarenbülbül tapşırması ile demeler yazan Bektaş
Yeğioğlu yakın köylüsü olurdu. Ondan Aleviliğin inceliklerini öğ-rendi.
Dedelerin dizlerinden ayrılmıyordu. Cemlerinin ter kokan, insan kokan
sıcaklığı içinde yoğruldu. On iki hizmeti uygulamasını öğrendi. Şah İbrahim
Veli ocağının sazcıları arasına katıldı. Ve gün geldi gözünü Almaya'da dünyaya
açtı. Yazgı 1975'
ten sonra ekmeğini Almanya'da kazanmasını istemişti. Dortmund'da çalışmaya
başladı. Değişik inançta insanlar tanıdı. Dünya kırk kulplu bir kazandı. Her
din bir kulpundan tutmuştu. İnanca göre bu kulplardan yalnız birisi altındı.
Ama her toplum kendi tuttuğu kulpun altın olduğuna inanıyordu. İşte böyle bir
ortam içinde Doğan kendini gizem-ciliğe verdi. Şimdi arayış içinde. Altın kolu
gizemcilikte bulacağına inanıyor. Demelerine derinlik kazandıracak bu
arayışın gücü olacak.
1
Ta evelden beri böyle gelmiştir
Ariflerin hâli hâldir bilene
Kimi inkâr etmiş, kimi bilmiştir
Âşıkların sözü baldır bilene
Cahillerin iftiralar attığı
Kâmillerin bize tarif ettiği
Yıllar yılı ceddimizin gittiği
En güzel, en iyi yoldur bilene
İncedir, tatlıdır bilip gidene
İnsanlıktan muhabbetler edene
Kurban olam bardağına bâdene
SAki usul usul doldur bilene
Tatlıdır muhabbet anlayanlara
Bilmeyenler sorsun ârifanlara
Canım kurban halden bilen canlara
Bu Gürani Doğan kuldur bilene
2
En el hak diyerek çıkıp ortaya
Kendimi hak ile doyuramadım
Periyi meleği, cini şeytanı
Güneş ile yakıp kavuramadım
Araştırdım ben de gönülde yeri
İyi olmak için kural her biri
Bir yanda ateş var, bir yanda hurü
Gönülden onları sıyıramadım
Kulak verdim kalpten gelen bu sese
Değişti benliğim düştüm hevese
"Allah benim" diye bütün herkese
Bağıra bağıra duyuramadım
Şimdi düşmüşüm ki öyle bir aşka
Herkese duyursam bu aşkı keşke
Yobazın, softanın tanrısı başka
Allahımı ondan ayıramadım
Ey Gürani Doğan keserler seni
Yüzerler derini asarlar seni
Görüyorsun ama şimdi sen seni
Seni ele karşı kayıramadım
3
Bu ne kuvvet, bu ne kudret, bu ne tad
Işığın aşk verir bana Hünkâr'ım
Aradan yüz yıllar geçmiştir fakat
Eskidikçe güç geliyor yola Hünkâr'ım
Bir ismine dağlar aşıp gelen var
Tarifin kulları dost eder bağlar
Aşkınla âşıklar söyleyip çağlar
Şah diyerek vurur tele Hünkâr'ım
İlimden gidenler başın kaldırır
İlkelerin nice ışık yandırır
Her güvercin seni bize andırır
Konar çiçek çiçek dala Hünkâr'ım
Asıldık, kesildik, bak gene varız
İnsanız, insana saygı duyarız
Zalime düşmanız, mazluma yarız
Bilmem hâllerimiz n'ola Hünkâr'ım
Yol sürene katılmayan gelmeyen
Kalb evinden karasını silmeyen
Seni tanımayan, seni bilmeyen
Alınır mı kara çula Hünkâr'ım
Ali sensin, senden hakka yol gider
Senin aşkın sarhoş eder, mest eder
Seni sevenlerde olmuyor keder
Can gelir aşkınla kula Hünkâr'ım
Bıraktığın miras herkese yarar
Sözlerini tutan görür mü zarar
Bu Gürani Doğan kendinde arar
Niye sorsun sağa sola Hünkâr'ım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder