Köyde
derenin öbür kıyısındaki tek ev onundu. Onun evi, mezarlığa en yakın evdi. Bir
köprü evini köye bağlardı. Bir değişik adamdı Yüzübenli. Mezarlıktan,
ölülerden, dirilerden korkmazdı. Eski ve yeni yazıyı iyi bilirdi. Gerektiğinde muska
yazar, saralı hastaları iyi ederdi. İnançlıydı da. Ama herkesin inandığı gibi
inanmıyordu. Kuralların dışındaydı. Daha çok yalnızlığı severdi. Kendi kendine
okur, yazar, düşünürdü. Hem toplum kurallarına bağlı, hem onları aşardı. İlk
evliliği bu türden olmuştu. Uzun yıllar kendinden yaşlı bir kadınla yaşamıştı.
Ondan çocuğu olmaması üzerine başkası ile evlenmişti. Onunla da anlaşamamıştı.
Böylece kendinden yirmi yaş küçük bir kızla dördüncü evliliğini yapmış ve ondan
bir kızı olmuştu.
Babası
Malatya'nın Mezirme köyünden gelmişti. Mezirme'de yakın akrabaları vardı. 1.
Dünya savaşına katılmıştı. Ermeni harekatı, iç ayaklanmalar, Doğuda Ruslara
karşı savaş, tümünde vardı.
Soyadı
yasası çıktığı zaman "Yüzübenli Şah İbrahim" kökünden geldiğini
anımsatmak için "Yüzübenli" soyadını seçmişti. Suzânî o zaman
"En güzel soyadını Abbas Efendi seçti" diye hayıflanmıştı. Soyadını
daha sonra deyişlerinde tapşırma olarak kullanacaktı.
Büyük
olasılıkla 1895 yılında doğmuştu. 1971 yılında Soğukpınar'da öldü. Soğukpınar'
ın o ozanlar ortamı içinde yetişmişti. Bağlama çalmasını bilmezdi. İyi eski ve
yeni yazı bilirdi. Suzânî, Revânî, Efgânî ve Kemteri ile yakın dosttu. Onlarla
tartışır düşüncelerini yenilemekten kaçınmazdı.
Sürekli
kendisini yetiştirme çabasındaydı. Son derece çalışkan iddialı bir kişiydi. Tartışmalarda
mantıklıydı. Savunduğu şeyleri tutarlı savunurdu. Çabuk heyecana kapılırdı.
Çok sinirli ve heyecanlıydı. Bu yüzden köylüler adını "Cin Abbas"
koymuşlardı.
Cin
oluşu salt bu heyecanından da gelmiyordu. Osmanlı yönetiminde Alevi köyleri
korkunç bir Sünni baskısı altındaydı. Yakın Sünni köylüler gelip kendi
köylerinde Alevileri dövüp giderlerdi. Böyle bir ortamda Cumhuriyet dönemine girildi.
Ne ki Osmanlı dönemindeki baskı sürüyordu. Günlerden birgün Yüzübenli' nin
kardeşi Ali'yi yine yakın köylüler dağda dövmüşlerdi. Ama Yüzübenli bu olayı
aklına koymuştu. Yaz geldiğinde o köylülerin Mamaş' ın içinden değirmene gitmeleri
gerekiyordu. Bu adamla hesaplaşacaktı. Nitekim, olay tam düşündüğü gibi oldu.
Ali'yi döven Halbulveranlı Turan kağnısını gıcırdatarak değirmene un öğütmeye
gidiyordu. Yüzübenli de omuzuna bir kürek aldı. Sanki bir işi varmış da işine
gidiyormuş gibi yola düştü. Adamla tatlı tatlı havadan sudan söz ederek
Mamaş'ı çıktı. Köyün dışına çıktıklarında sordu:
“Yahu
baharda bizim Ali'yi dövmüşsün.”
Turan,
çok önemsiz bir şeymiş gibi umursamaz bir karşılık verdi:
“Ha,
şöyle dört tane taktım.”
Yüzübenli
anında adama döndü:
“Haa
öyle mi? Öyleyse dört tane de ben sana takayım hele!”
Allahın
bol, insanın kıt olduğu o dere içinde Yüzübenli Turan’ı iyice benzetip köye
döndü. Bu sırada köyden kimi yaşıtları bir harman yerinde oturmuş konuşuyor,
harman yorgunluğunun tadını çıkarıyorlardı. Sessizce yanlarına yanaşıp oturdu.
Bir süre sonra köyden bir genç geldi:
"Halburveranlı
Turan'ı dövmüşler" dedi.
Oturanlar sordu:
"Kim
dövmüş?"
Çocuk
Yüzübenli'yi gösterdi:
"Abbas
Emmim dövmüş diyorlar."
Yüzübenli:
"Görüyorsunuz
arkadaşlar saatlerdir ben burada oturuyorum. Hepiniz şahitsiniz."
Arkadaşları
güldü:
"Doğru Abbas Efendi, sen burada oturuyorsun."
Bu
olay Soğukpınar köyünün Sünni baskısından kurtulmasının başlangıcı oldu. O
günden sonra bir daha yakın Sünni köyler Mamaş üzerine baskı yapamayacaktı.
Yaşayanlar
ölülerin üzerinde yürüyor. Geçmişten günümüze hiçbir hak kendiliğinden
alınmıyor. İnsanların karanlıkları yarması öylesine kolay değil. Karanlığı
yarıp aydınlığa kavuşma kimileyin iki evli bir köyün toprak damında baş-lıyor.
Bireyler unutuluyor, gelişme tüm toplumun malı oluyor.
Yüzübenli'yi
de bir aydınlık savaşçısı saymak gerekirdi Soğukpınar için. Kuralları yıkmazdı
ama kuralları değiştirirdi. O toplumda bir evrimciydi. Köyde çok karışık bir
kadın vardı. Sürekli komşuları ihbar eder, köye zar ağlatırdı. Kavgacı,
cadalozun tekiydi. Günlerden birgün oğlu bu kadını dövüyordu. Bu sırada
Yüzübenli sırtında bir çuvalı eve götürüyordu. Kadın bağırdı:
"Abbas
Efendi bu Karabocu beni öldürecek yetiş!..."
Kadın
Karabocu adı verilen oğlunun elinden kurtarması için Yüzübenliden yardım
istiyordu. Yüzübenlinin eline en sonunda istediği bir fırsat geçmişti. Dönüp
kadına yanıt verdi:
"Görüyorsun
sırtımda çuval var. Şimdi çuvalı yere bıraksam içindekiler dökülecek. Biraz
sabret, çuvalı eve bırakıp gelip seni kurtaracağım!"
1964
yılında Ulaş'ta bir tren kamyona çarpmış bir sürü insan ölmüştü. Ölenler
arasında iki kişi de Mamaş'tan vardı. Biri Yüzübenlinin yeğeniydi. Ama olan
olmuştu. Yüzübenli bütün soğukkanlılığıyla ölülerin kaldırılması için
uğra-şıyordu. Bir sürü sorun çözülecekti. Bu sırada kadınlar sözde bir ağıt
başlatmışlardı. Ele ayağa dolaşıp işleri karıştırıyorlardı. Yüzübenli'nin
böylesi bir olaya dayanacağı yoktu. Bastonu kaptığı gibi kadınlara girişti.
-Def
olun şurdan, deyip tümünü uzaklaştırdı.
Son
yılları derin bir özlemle geçiyordu. Yaşlılığın verdiği zayıflıkla son eşine
gereği gibi söz geçiremiyordu. Yaşamdaki tek umudu, biricik kızını uzak
köymlerden birine gelin etmişti. Onu göremiyordu. Yaşıtları bir bir yaşamdan
ayrılıp gitmişlerdi. Revânî, Efgânî, Kemteri
yoktu. Felek eşten dosttan el çektirmişti. Bu günlerde kendini tümüyle
deyişlerine verdi. Enerji fırtınası insanın gücü artık yeterince köy işlerine
yetmiyordu. Ama Hatayi'nin demelerini derliyor, kendi demeler söylüyordu. Eski
yazı ile küçük bir cep defterine bu deyişleri yazıyordu.
"Yeğenin
gelmiş, köyden ekin türküleri derliyormuş. Senden de deyiş derleyecek" ediler.
Köyden
çıkan bir üniversite öğrencisi bölgenin yaşamını diploma tezi olarak almıştı.
1968 yazında Mamaş'a da gelmişti. Derlemeler yapıyordu. İlk kez köyde ekin
türküsünden geleneklere, mânilerden masallara ne varsa tümünü derliyordu.
Köyde büyük bir alay konusu olmuştu.
"Böyle
saçma sapan şeylerden bilim mi olurdu? Fakülteye gitmek için yıllarca
uğraşmıştı. Şimdi ise gelip köyün ıvır zıvır şeylerini derliyordu. Oysa ondan
sonra şehre giden pek çok kişi bir işe girmiş, memur olmuştu. Yok canım bu
Mehmet adam olmazdı." Nitekim köyden biri bir defasında sormuştu:
"Mehmet,
sen ne zaman bir memur olacaksın?"
Koca
Revânî'nin oğlu, Suzânî'nin ve Yüzübenli'nin yeğeni bir türlü adam olamamıştı.
21
yaşındaki edebiyat öğrencisi bu alaylara aldırmadı. Başta Mamaş olmak üzere
bütün büyük köyleri gezdi, derlemeler yaptı. Dayısı Yüzübenli'yi de bir akşam
karanlığında ziyaret etti. Birkaç deyişini okudu. Bunlardan ikisi karısına
yazdığı hicviyelerdi. Sonra özlemi ile kıv-randığı kızına yazdığı deyişleri
okudu. Kızı şimdi çok uzaklardaydı. Artık Malatya'nın Alvar köyü kızı Zehra'nın
ailesini doyurmaya yetmez olmuştu. Zehra Almanya'da işçiydi. "Elim ile
ittim seni sellere" dizesini okurken Yüzübenli' nin gözlerinden yaşlar
boşandı. Yaşamda pek az ağlayan bu yaşlı insan ağlıyordu. Son olarak
deyişlerini derlediği küçük defteri, edebiyat öğrencisi yeğenine verdi:
-Oğul
bunları bir gün bastırırsın, dedi. Defterde 77 deme vardı.
1
Dehan-ı lebinden nuş eden âşık
Mest mahur olup zâre düşer
ya
Cemâlin sevgine kaçarım
maşuk
Pervaneler gibi nâre düşer
ya
Leylü nahar tecelli var bu
canda
Altı ile tekmil olmuş bu
tende
Seven seven ile olur bu
demde
Fakir olan çok bir mala
düşer ya
Beni mecnun edip büktün
belimi
Çeke sermayen eteğimden
elnimi
Bağban olup bağlar idim
gülümü
Bülbül gibi ahuzara düşer
ya
Yüklemiş göçün çekilir
katar
Yüzünü görenin ömrü çok
artar
Sevgili yar olan cevahir
tartar
Aşk elinden ol ihdara
düşer ya
Yüzün görenler olurlar
hacı
Hep sana bend olmuş güruhu
naci
Ademler siz verin derdim
ilacı
Yüzübenli dilin kare düşer
ya
2
Tecellamız budur bari
hudaya
Muhammet Mustafa hakkı
bağışla
Velayet bahridir ol hal
Ali'ye
Aliyyel Mürteza hakkı
bağışla
Hatice Fatıma nur-u
nisanın
Ol çeşmi nuru Hasan
Hüseyn'in
Ol Zeynel Abidin bağrından
senin
Kâzım Musa Rıza hakkı
bağışla
Taki'ye Naki'ye edin
niyazı
Askeri Mehdi bağışla bizi
Yüzübenli eder masuma arzu
Bu cümle varlığın hakkı
bağışla
3
Sevgili cananım rahmet
kani
Günahkârım hatalarım
bağışla
Rahmetin çoktur ey murat
kani
Günahkârım hatalarım
bağışla
Nihayetsiz etrafı yok
muhitsiz
Evvel-i ahiri daim
kadimsiz
Hata değil sana desem
mevlamsın
Günahkârım hatalarım
bağışla
Kemâli keşfediben illa
kerimsin
Yücelerden yüce küllü
rahimsin
Arz-ı asumanda âli
canansın
Günahkârım hatalarım
bağışla
Kerbelâ sahrasın eyledin
makam
Kusurum, çok sana ne yüzle
bakam
Himmet zemzemin içüben
kanam
Günahkârım hatalarım
bağışla
Didelerim kan ağlasın
tapuna
Dahil olam çevrenize
yapına
Yüzübenli kul olunca
kapına
Günahkârım hatalarım
bağışla
4
Deli gönül çok açılıp şad
olma
Kerbelâ'da Şah Hüseyne
baksana
Nefsine uyup da kahkaha
gülme
Ehlibeyt yastadır gama
baksana
Yezit kast eyledi vermedi
suyu
Orada tutuldu Kasım'ın
toyu
Sırrıya ağlıyor na murat
deyü
Fatmana'nın kınasına
baksana
Ümmü Gülsüm Zeynep hep
yasta âlem
Alemdan Abbas'ın kolları
kalem
Taktir ezelinden böyledir
elan
Fırat suyu kan akıyor
baksana
Ümmü gülsün Zeynep ederler
tesif
Kerbelâ çölleri imama
nasip
Siması peygamber cemâli
Yusuf
Alekber'in leylasına
baksana
Çok cefaya malik Zeyneb- i
sani
Müseyyip Gâzi ala onların
hayfı
Hür Şehit de Kerbelâ'nın
kurbanı
Fatmana'nın yanmasına
baksana
Esiri coş eyle bu dünya
cefa
Bunca kahramanlar sürmedi
sefa
Ağalar ağası Necef-i şaha
Harabede Sakine'ye baksana
5
Bugün mah-ı muharremdir ya
medet
Ağlasana mazlumların
haline
Şah Hüseyn'in matemidir ya
medet
Ağlasana mazlumların
feryadına
Ta ezelden böyle kuruldu
âdet
Arşı kürsü, levhi mahfuzu
ahad
Çarh eder balık da suya
hasret
Ağlasana mazlumların
feryadına
Kerbelâ'ya geldi bastılar
kadem
Tuttu alem böyle hep bir
nizam
On iki gün yası içindedir
tamam
Ağlasana bu mazlumların
feryadına
Ol yerinde devri devran
eyledi
Ay ile gün hep melekler
inledi
İnsi cinsi cümle âlem
ağladı
Ağlasana mazlum gariplerin
feryadına
Yüzübenli şaştı aklım bu
gama
Esir oldu gitti avratlar Şam'a
Yattı masumlar beraber
Sakine
Ağlasana bu mazlumların
feryadına
6
Şükür Kerbelâ'ya mekânım
kıldım
Varıp yüzler sürem şahlar
şahına
Günahkârım hatalarım
bildiğim
Varıp yüzler sürem şahlar
şanıha
Şüphem yoktur günahımı
bağışlar
Açar kollarını beni
okşalar
Erir bahar gibi akıtam
yaşlar
Varıp yüzler sürem şahlar
şahına
Bend olayım ehlibeytine
nöker
Lebleri gül, ağzı bal ile
şeker
Eylersen kuluna rahmet
meğer
Varıp yüzler sürem şahlar
şahına
Deryadan denizden bol
rahmeti
Ol gâni sübhana geçer
minneti
Bu ası ümmete olur himmeti
Varıp yüzler sürem şahlar
şahına
Lanet eyle ehlibeytin
hasmına
Herdem zikrede kör şeytan
nesline
Benim derse Yüzübenli
ismine
Varıp yüzler sürem şahlar
şahın
7
Er olan karının eylemez
metin
Söylersen yapışır eşekçesine
Yaramazın kahrı gayetten
çetin
Çığırır yüzüne köpekçesine
Başını bıraksan arada
gezer
Dolanır çevrenir gittikçe
azar
Her olur olmaza cismini
sorar
Gezer sokaklarda
köpekçesine
Birkaç boğa ile gelir
kapıya
Sallar kuyruğunu
inekçesine
Erin hakkın bilen ahret
hatunu
Herkese malumdur
köpekçesine
Er olanlar daim hakkın
gözetir
Nadan olan çok laf atar
uzatır
Deve gibi katarını gözetir
Söylerler doğruyu
eşekçesine
Yüzübenli doğru iman
nurudur
Onsekizbin alemlerin
sırrıdır
Cennet bahçasının gonca
gülüdür
Sararlar bohçaya
çiçekçesine
8
Bugün aşkın pazarına
Koştum baktım şah yüzüne
Dost elinden bir bâde
İçtim baktım şah yüzüne
Yamacında hoşça durdum
Elinden bir bâde aldım
Sırat köprüsüne vardım
Geçtim baktım şah yüzüne
Cennet kapısına vardım
Anda biraz durdum gezdim
Boyu selvi tuba derdim
Ceddim baktım şah yüzüne
Sorgu sualimi sordu
Her halim anladı bildi
Anda pirden emir geldi
Geçtim baktım şah yüzüne
Soruttum içeri vardım
Eğildim darına durdum
Kevser bâdesini aldım
İçtim baktım şah yüzüne
Hükmeyler zahir batına
Hiç hilaf olmaz zatına
Arşı kürsü hürmetine
Koştum baktım şah yüzüne
Şükreyle Yüzübenli
Mat eyliyor ayı günü
İdris ile hülle donu
Biçtim baktım şah yüzüne
9
Tercüman kurbanı geldi
meydana
Cebrail Mikail dedi
bismillah
Halil'in kurbanı gitti
semaya
Gitti figân etti ol
safiyullah
Hazreti Cebrail etti bir
nida
Habibin koçunu ol dedi
Huda
Hazreti İsmail canını feda
Okudu tekbiri ol
Halilullah
Tekbiri aldı çaldı bıçağı
Müminler hak için bağışlar
canı
Hikmeti bariden yanar
ocağı
Hem dardan kurtuldu ol
kerimullah
İsa'yı var etti gitti
semaya
Cafer tıran edip uçtu
havaya
Azrail kaldırdı durdu
duaya
Yazıldı cennette ol
ismiullah
Muhammet Ali'nin amber
kokusu
Hatice Fatıma cennet
hurisi
Rehbere teslim edin derisi
Ser verdi Hasan ol
şehidullah
Şah İmam Zeynel'in darına
vara
Muhammet Bakır'la kazana
gire
Caferi Kâzım'da Rıza'ya
ere
Tâki takvasıyla kul
kitabullah
Taksim eylen ol kurbanın
etinden
Hikmet anın yüreğinde
döşünden
Ehli hakla her dem olur
başından
Naki-ül Nabi'dir fil
sebilullah
Hasan-ül Askeri okudu narı
İkrara bend olup eyledi
varı
On dört masumu pak gelirim
dedi
Muhammed Mehdi'yi sırrı
sırrullah
Ehli irfan olan toylanır
gelir
Yağlı delil olur semada
erir
Kanını sırreden berhüdar
olur
Şefeatkanidir ol
resulullah
Aşk meyinden içen olur
mestane
Hakikat içinde dururlar
dara
Bağlanır katara gider
divana
Müminler gönlünde olur
beytullah
Zikri tesbih edin anda
koyunu
Belinize kuşak edin yününü
Dertlere devadır için
suyunu
Yüzübenli pire etti
eyvallah
10
Ey gönül giryan olmaya
Baharımın yazı geldi
O yaz bana çiçek salmış
Güzellerin nazı geldi
Kaygım gitti derunumdan
Ağyar çekti kalbimden
Bir duman çıktı serimden
Derunuma sızı geldi
Dostun selamını aldım
Ben de ona mektup saldım
Ağlar iken şimdi güldüm
Sevdiğimin özü geldi
Hatreylemiş gelmiş bizi
İçerimden gitmiş sızı
Elma yanaklı kırmızı
Dürri güher sözü geldi
Yüzübenli tatlı dilli
Elinde dost sünbülü
Kendisidir şahın gülü
Gülümüzün yazı geld
11
Çoktur isyanım, kusurum
her zaman ya Ali
Lezzeti zevki sanadır
nimeti celilin ya Ali
Ol habib-i Mustafa al
resula nesli pak
Gel gönül olma bu demden
bü haber sana ya Ali
Hatice hem Fatma'nın
yüzleri olsun beyan
Hallerinden şerh edeyim ey
yüz suyun ya Ali
Lale sünbül gül reyhan
giyinmiştir Ahmedi
Rengi gül gün olmuş, Hasan
Hüseyin ya Ali
Gerçi Zeynel Abidin'e
çeşm-i pürhan eylesen
Sureti çok feyz olur
Bakır'ın mizan ya Ali
Câferi'yiz Kâzım Rıza'dır
gönlümün müratı bil
Bunların kokusu cennet
miski amberi ya Ali
Şah Tâki'nin Nâki'nin
yolunda can baş veren
Mest olurlar eli kevser
mizandan ya Ali
Askeri Mehdi yolun tuta
şahı hemen
Çeşmi dolu huni elidir
fesak ya Ali
Ey Yüzübenli biçare Ehli
beytin aşkına
On iki gün yası mâtem
günde püryan ya Ali
12
Cihanda yok iken savt ile
seda
Çağırdı seyrullah Muhammet
Ali
İlim deryasını halk etti
huda
Vahdetin bezminde Muhammet
Ali
Bir kubbe var idi arşın
yüzünde
Açıldı vechin Allah iki
gözünde
Nübüvvet, velâyet sağ
omuzunda
Şah Hasan, Hüseyin
Muhammet Ali
Zeynel'in canına kıldılar
ceza
Muhammet Bakır'dan Mümine
eza
Cafer-i Kâzım'dan geldi
Rıza
Tarikatta sır ede Muhammet
Ali
Muhammet Tâki ile Şah Ali
Nâki
Asker-i Mehdi'ye bend
dilimin bağı
Ondört Masumlardır yüzümün
akı
Müminler gönlünde Muhammet
Ali
Canım kurban al resulün
yoluna
Elim bağlı duram Ali
darına
Zebanımız cehennemin
narına
Çağır Yüzübenli Muhammet
Ali
13
Bir mektup yazayım şahlar
şahına
Çöl orada olur var seher
yeli
Benim selamımı mahlar
mahına
Kendi elin ile ver seher
yeli
Seni görüp eğer yüzü
gülerse
Tomurlanmış çiçeğini
verirse
Eğer bu dertliye derman
olursa
Çok eğlenip kalma gel
seher yeli
Gece gündüz intizarı
çekilir
Sırma saçlar ak gerdana
dökülür
Zülüfleri mah cemâle
dokunur
Tomurcuğu tâze gül seher
yeli
14
Dostun cemâline âşık olalı
Pervaneler gibi yandırdı
beni
Gece gündüz hayaline
yeleli
Tatlı diller ile kandırdı
beni
Ben aklımca okutaydım
heceden
Ay mıdır gün müdür düştü
bacadan
Aşam dedim aşamadım
yüceden
Şimdi enginlere indirdi
beni
Gezer idim şu alemi
seraser
Gâhi katip oldum, gâhi
irençber
Gâhi vaiz oldum gâhice
rehber
Her olur olmaza güldürdü
beni
Gâhi sahralarda ederdim
seyran
Gâhi nan-ı nimet gâhice
ayran
Gâhi konak konak çekerdim
sudan
Gâhi kahr-ı cana kondurdu
beni
Ezelden nesline ahular
hasım
Kimi der kılıçlan, kimi
der kesin
Güzel şahtan gelen sühanda
neslim
Adular taşından kurtardı
beni
O kadar kahraman o kadar
koçak
Velilerden yüce hem gönlü
alçak
Bu mazlum gedaya yol durdu
buncak
Gâhi harman edip savurur
beni
Bu dünya kimseye olmuyor
bâki
Gah katlime ferman gâhice
sâki
Bu Yüzübenli'ye bir bardak
rakı
Gâhi meyhaneye sürdürdü
beni
15
Ben bugün aklıma uydum
Her hâlim sana söyledim
Dert buldum, derman
bulmadım
Ol şaha şikayet eyledim
Şikayet eyledim seni
Tut elimi güldür beni
Darılma gel gör hâlimi
Yoksa yine çok mu söyledim
Gelirsin bir gün yüz yüze
İkimiz de omuz omuza
Erenler hak versin bize
Cümleyi dâvet eyledim
Hâkim ettim nebileri
Tanık tuttum velileri
Yiğit isen gel ileri
Bunları hep ben m (i)
eyledim
Cümleyi yaratan sensin
Akıl fikir veren sensin
Yüzübenli yalan dersin
Hiç demezsin ben eyledim
16
Çoktan beri arzumanım var
idi
Şükür kısmet oldu şimdi
sevdiğim
Gece gündüz ahu zarım nar
idi
Şükür kısmat oldu şimdi
sevdiğim
Münacat eylerim gâni
hudaya
Canım kurban olsun Şah-ı
gedaya
Kul olayım kapındaki
sadaya
Şükür kısmet oldu şimdi
sevdiğim
Acep şad olmaz mı diyen
kişi olan
Varıp dergahına yüzünü
süren
Bu Yüzübenli'yi dardan
kurtaran
Şükür kısmet oldu şimdi
sevdiğim
17
Elif ba'yı ezber ettim
dilime
Beni mest eyledi ol Ali
şanım
Sıralı benlerim vardır
yüzümde
Şah İbrahim Veli'dendir
nişanım
Çeşmi pürhun olmuş gidiyor
revan
Âşık ile mest olmuş gâhi
hayran
Bu dünya böyledir çarh
eder devran
Ben şahın yolunda olan
kimseyim
Ağladım her zaman hey
kadir ullah
Şahitim şehidan hasbeten
illah
Âşıklarda sabır
elhamdüllillah
Herdem hak yolundan çıkmaz
düşanım
Nefis âdusu beni bağlar
zincire
Hükmeder câhile zehir
içire
Akçe ile dinin verir içine
Hüseyn-i Kerbelâdır benim
bu canım
Gezme deli gönül arz-ı
semayı
Âşık olan eder ahd-i
vefâyı
Mihrap eyler gökten
indiyse eli
Yüzübenli hemen buldum
gülşanım
18
Dinleyin ağalar, size
söyleyim,
Ben de şaştım bu karının
elinden
Yakam tuttu iki zâlim
neyleyim
Ben de şaştım şu karının
elinden
Gezmeye giderse eve hiç
gelmez
Kötü söz anlamaz, sopadan
almaz
Yalvarsan yakarsan haber
anlamaz
Ben de şaştım şu karının
elinden
Dost bilmez, düşman bilmez
dangalak
Darılır da eve gelmez bu
salak
Aç mısın, susuz musun
demez bu kaltak
Ben de şaştım bu karının
elinden
Yüzlerine kara çalar
ışılar,
Küşne yemiş öküz gibi
fışılar
Edepsizdir, ne yapayım
komşular
Ben de şaştım şu karının
elinden.
Sabahtan kalkar da ilenir
anca,
Evinin zibili eker bir
yonca
Ya bir martin gerek, ya
bir tabanca
Ben de şaştım şu karının
elinden.
Yüzübenli'm sopa aldım
destime,
Haber ettim yarenime
dostuma
Az kaldı ki odlar koya
postuma
Ben de şaştım şu karının
elinden.
19
Gönlüm sen giryan olmaya
Adu dilinden dilinden
Çeşmi- i pür hun şad
olmaya
Bahar selinden selinden
İftirayı çok ederler
Fırsatını gözetirler
Sana bu zulmü ederler
Mervan belinden belinden
Durmaz aleyhinde gezer
Şeytan gibi kuyu kazar
Cehennem onlardan bezer
İblis kulundan kulundan
Bu dünyada yok rahatlık
Çok olur hayırda mertlik
Şehavet olur cennetlik
Haset dilinden dilinden
Yüzübenli söyler geçer
Sıratta mizandan uçar
Dost elinden bâde içer
Kevser gölünden gölünden
20
İmam Hüseyin'i candan
sevenler
Akar ab-ı revan sellerin
senin
Varıp dergahına yüzün
sürenler
Okur sim el metan dillerin
senin
Benden selam olsun
Behlüldivane
Hamdül metalı seyidel gane
Arzeylerim lütf eylesin bu
cane
Rahmetin güzeller kulların
senin
Haymagahda hasret kalan
toyuna
Al kırmızı kına yakmış
eline
İmam Hasan pazvand takmış
koluna
Varınca bükülür bellerin
senin
Alekber'i görün boynu eğri
mi?
Alasker'in üflendiği doğru
mu
Yetmiş üç şehid ondan ayrı
mı
Ayırma perişan hallerin
senin
Zeyneb Gülsüm'ün haline
ağla
Sakine için ciğerin dağla
Muharrem ayında kareler
bağla
Dağlasın yüzüne tellerin
senin
Cehd eyle her zaman
kervana katıl
Şehitler uğruna pazarda
satıl
Aşkın kürresinde fitil ol
fitil
Şevk vurur kalbine
küllerin senin
Yüzübenli masumların
hallerin
Hidayet kurandır şirin
dillerin
Çeşmi revan akıt gitsin
sellerin
Kevser şarabıdır balların
senin
21
Bir yavru yolladım gurbet
ellere
Telli turna gibi uçup
gidersin
Elim ile ittim seni
sellere
Coşkun sular gibi geçip
gidersin
Bundan böyle görmez oldu
gözümüz
Daha senden başka yoktur
kızımız
Tâ ezelden yaralıdır
özümüz
Bu dertli sinemi açıp
gidersin
Çağlar gözüm yaşı, gönlüm
firkatlı
Ağzı şeker ballı, dilleri
tatlı
Bahçesi çiçekli, çimenli
oltu
Lâle, gül, reyhanı seçip
gidersin
Boyu selvi tuba küçük
yaşların
Mâhi tab cemâlin kalem
kaşların
Siyah ebruların, sırma
saçların
Ak göksün üstüne saçıp
gidersin
Şimden geri bu gönlümüz
harabe
Kalmadı takatim düştüm
turaba
Bizi mest eyledi aşkın
şaraba
Doldurmuş bâdeyi içip
gidersin
İnci mercan gibi dürdane
dişli
Herkese baksana eşli
yoldaşlı
Sana kötü söyler, derler
"Mamaşlı"
Akşam günü gibi aşar
gidersin
Yüzünün nurudur Zühre
yıldızı
Hasret-i ateşin yandırdı
bizi
Unutma babanı gel bazı
bazı
Abbas Yüzübenli geçip
gidersin.
22
İnsanoğlu şu faniye
gelmişsin
Şöyle bir ev yap ki varıp
düşersin
Ahret için tedarikin
görsene
Cehenneme bin bir pare
düşersin
O zaman imdada kimseler
gelmez
Gelip zebaninin elinden
almaz
İstersin bin günah aynine
gelmez
Bullamaz başına çare
düşersin
Fırsat verme nefsin elinde
bırak
Ahiri kendine eyle bir
burak
Önünde kıl köprü gayetten ırak
Katran kuyusunu kare
düşersin
Yetmiş iki bin yıl orda
yatırsın
Helal haram demez alıp
yutarsın
Eline geçeni dup dup
atarsın
Birçok cezan ile zara
düşersin
Oğlun kızın için eyleme
teşvişi
Can gözünü açıp olma
meşvişi
Aşkın gövdesinde pervane
olasın
Yoksa cehennemde nara
düşersin
Arif ol öğüdün kendi
başına
Doğru söyle yarenine eşine
Bir gün felek ağu katar
aşına
Bir gün olur sen ol dara
düşersin
Hazır eyle kefenini bezini
Eksik etme niyazını nazını
Şahini katarından keser
izini
Yüzübenli alişana düşersin
23
Felek beni gamlı yaslı
bırakma
Kabulet muradım yol açık
olsun
Aşayım gideyim yüce
belleri
Kısmetim yol ile nan açık
olsun
Her neki verirsem aşkına
verem
Cennet bahçesinin gülünü
derem
Helalinden versen eyleme
haram
Kuzu kurban para pul açık
olsun
Senden başkasına meylim
veremem
Fizar eyle bereket haramı
yemem
Dehani lebinden içüben
kanam
Aç bazı gerdanı kol açık
olsun
Yüz sürüp toprağın eyleyim
tavaf
Ölürsem gam değil demezler
of of
Kerbelâ çölümde mekânı
tavaf
Menekşe kokulu gül senin
olsun
Fırsat vermez bize nefsin
adusu
Bizar kıldı bizi elin dedi
kodusu
Nene lâzım büyük küçük
geydisi
Yüzübenli hemen yel açık
olsun
24
Beldemiz kutubu Sivas
valisi,
Gördük cemâlini seyranımız
var
Tanrının sevdiği en tatlı
kulu,
Önümüzde delil bürhanımız
var.
Hak sana vermesin gam ile
keder
Mahitab cemâlin, zübbanın
şeker
Bu iyiliği etmez pederle
mader
Hayır dua için zubhanımız
var.
Dokuz yüz elli altı tarih
konuldu
Haziran on beşte karar
verildi
Bir ekimde her işleri
görüldü
Beş ekimde güzel törenimiz
var.
Mektebimiz bitti kalmadı
zoru
Bozulan çeşmeye gönderdin
boru
Tel demir gönderdin
yaptırdın köprü
Üstünden geçmeye
kervanımız var.
Vilayetim Sivas, Kangal
kazamız
Hamd olsun barıya yoktur
nizamız
Murad alsın oğul ile
kızımız
Hatadan saklayan
sübhanımız var.
Başmüdür, müfettiş,
beyler, paşalar
Kale-yi hisara döndü
köşeler
Şimdi bu devirde bulduk
neşeler
Etrafa set çeken
sultanımız var.
Köyümüz Soğukpınar, diğeri
Mamaş
Söyleriz merdane, değiliz
kalleş
Sen okula koydun harc ile
bir taş
Bu nimete birçok şükranımız
var.
Adım Abbas, Yüzübenli
soyadım,
Çoktur diyeceğim bu kadar
dedim,
Bir gece kalmadın hep
olduk nâdim
Ol gâni hudaya kurbanımız
var.
25
Yine bahar geldi bulanık
sular
Özün hâke vurmuş çağlayıp
gider
Yüce sada ile asuman
arzular
Sızılar yürekten inleyip
gider
Bitmiş menekşesi gülü
nergizi
Yeşil çimen sefa verir
hergizi
İsteyenin muradına bir
kişi
Nice bendi pınar bağlayıp
gider
Eridi dağların karı eridi
Al kırmızı çiçekleri
yeridi
Lâle sünbül çiçekleri
yürüdü
Hub kokulu merhem bağlayıp
gider
Ötüşür bülbüller baharın
çağı
Açıldı bahçeler bostanın
bağı
Cana hayat verir taze gül
yağı
Açar mahi taban yarılıp
gider
Yüzübenli her an yarin
arzular
Ah eyleyip yareleri
sızılar
Anadan ayrılan emlik
kuzular
Dilde destan etmiş
söyleyip gezer
26
Şu fani dünyada gâfil
gezenler
Zerrece yok imiş başında
eser
Beyhude işleri sevip
yazanlar
Doğsun sölersem her dem
küser
Aradım bulamadım kanımda
kan yaş
Sanki birbiriyle olurlar
kardaş
Var mıdır cihanda hayırlı
bir baş
Çok cennet ister nardadır
ekser
Her küsülü kendin bilir
saf eyle
Tuttuğu işlerin çoğu
nafile
Kimi mal kazanır bin bela
ile
Değer bir rüzgar kökünü
keser
Validen seninle eylemez
azaç
Hem dahil mihriban evledi
kıskanç
Derler bu gidişle oluruz
miraç
Hiç demezler hakkı eyledik
hasar
Yeter Yüzübenli öğüdün
yeter
Uzak ol cahilden sen olma
beter
Şahı zikr eyle sevabın
artar
Firdevs-i âlâda olasın
beşer
27
Nasıl methdeyim sevdiğim
seni
Boyun selvilerin dalına
benzer
Alnında yazılı şems-i
kameri
Firdevs-i âlânın gülüne
benzer
Zahir batın hemen seninle
olur
Şeriat tarikat marifet
bulur
Bilmeyen beyhude bundan ne
alır
Hakikat cennetin yoluna
benzer
Hiç seda görmedim senin
sesinden
Analar kuzuya meler
göğsünden
Dudu kumru gibi can
kafesinden
Dillerin meleğin diline
benzer
Rahmetin çoktur mürvet
kânisin
İhlas ile her âlemde
âlâsın
Bu Yüzübenli'ye muin
olasın
Şekâvetin iman gülüne
benzer
28
Bir haber alayım seher
yelinden
Ela gözlü kaşı keman
nerdedir
İnciler takayım zülfün
teline
Siyah saçlım mâh-i taban
nasıldır
Kalmadı takatım kaldım
yollarda
Uçan kuşlar ile akan
sellerde
Bir selamın gönder gurbet
ellerde
Garip bülbül gibi hâlin
nasıldır?
Emlik kuzu gibi büyüttüm
seni
Beşiğin salladım uyuttum
seni
Hısım akrabanı unutma beni
Ellerin yanında halin
nasıldır?
Taze fidan gibi orta
boyuludur
Esbir madelindir güzel
huyludur
Aslı nesli tahir imam
soyludur
Ahü hayran usul boylu
nasıldır
Abbas Yüzübenli benim
soyadım
Aşkına düştüm, pervane
oldum
Söyle gel hâlini artıyor
derdim
Gönder selamını canım
nasıldır?
29
Bütün kâinata çarh eden
eflâk
Be ile bismillah var değil
midir
Du cihan sultanı levlaka
levlâk
Hak Muhammet Ali bir değil
midir
Hatice Fatıma Hasan
Hüseyin
Zelnel Bakır'dır bunların
soyun
Cafer-i Sadık'tan ilmi
okuyun
Kasım Musa Rıza er değil
midir
Muhammet Tâki'ye özümüz
bağlı
Şah Ali Nâki'ye ciğerim
dağlı
On iki imama demişiz beli
Münkir münafıklar kör
değil midir
Hasan'ül Askeri'ye varıp
ulaşan
Muhammet Mehdi'nin izine
düşen
On dört masum ile sevip
sevişen
Müminler gönlünde sır
değil midir
Evlad-ı resulün daim hak
bilen
Bunların yolunda tecella
kılan
Bu Yüzübenli'ye niyaz bend
olan
Her eşyada mevcut pir
değil midir
30
Kış geçüben yaz ayları
gelince
Al çiçekli bağlarımız
açılır
Lâle sümbül gül destesi
bitince
O zamanda genç yiğitler
seçilir
Ağustosta erdi bahar
kemâle
Güz gelince beyaz düşer cemâle
Kara kışta mahluk erer
zevâle
Hayredersen kıl köprüden
geçilir
Mümin olan her şeylerin
düzeltir
Deve gibi katarını gözetir
Tevhid-i zikreden ömrün
uzatır
Anda cennet kapıları
açılır
Sofuluk divanı dava
edenler
Hata günah edip yola
gidenler
Gece gündüzde hile edenler
Zannederler iyi kevser
içilir
Yüzübenli hakka çevir
yüzünü
Hilesiz hurdasız söyle
sözünü
Düzenli çulhada doku
bezini
Ahirette hülle donu
biçilir.
31
Çoktan beri arzederim
görmeyi
Gelip hatırımı sor yavaş
yavaş
Hasret kaldım güllerini dermeye
Bir saat karşımda dur
yavaş yavaş
Ben de sizi sorduydum el
gibi
Yaz bahar ayında akan sel
gibi
Al yanakta taze açmış gül
gibi
Açar mahi taban gül yavaş
yavaş
Baharın ötüşür turnalar
kazlar
Oynaşır yiğitler, gelinler
kızlar
Sinemde yaram var, derinden sızlar
Kendi elinle merhem çal
yavaş yavaş
Yaylasında mor menekşe
bitmiş mi
Hele sorun dost köyüne
gitmiş mi
Başındaki peçesini atmış
mı
Bağlasın yüzüne tül yavaş
yavaş
Yüzübenli'm bu sözleri
duyarsın
Gelip cenazemde suyum
koyarsın
Kendi elinle mezarımı
kazarsın
Ser kara toprağı ver yavaş
yavaş
32
Niyazımız budur bari
hudaya
Muhammet Mustafa Ali gel
yetiş
Hatice Fatıma hulki
Rıza'ya
Hüseyni Kerbelâ Ali gel
yetiş
Zeynel-i Bakır'a kıldılar
ceza
Cafer-i Sadık'tan İmam-ı
Rıza
Tâki Naki deva dertlerimize
Askeri Mehdi Veli gel
yetiş
On dört masum pak ile
eyleyen hicret
Onyedi kemerbest farz-ı
kıyafet
Yedi farz burcumuz dahi üç
sünnet
Yüzübenli şahım veli gel
yetiş
33
Gönül kalk gidelim aşk
ellerine
Muradın yar ise Hüseyn'e
doğru
Çeşmin kan ağlasın dost
sorar seni
Muradın yar ise Hüseyn'e
doğru
Müminlerin canı canan
içinde
Can bülbülü öter gülşen
içinde
Seri başı vergel, meydan
içinde
Muradın yar ise Hüseyn'e
doğru
İkrar ver pirine bağlasın
belin
Dest eyle temenna tesbih
et dilin
Ferağım hicranım, mâlumdur
hâlim
Muradın var ise Hüseyn'e
doğru
Hızır İlyas bize kılavuz
ola
Korkulu yerlerde hem
yoldaş ola
Celâl Abbas her dem
hâlinden bile
Muradın var ise Hüseyn'e
doğru
Bu aşkın esiri eylemiş
leyla
Ne güzel yaratmış mecnunu
mevla
Bil Yüzübenli atanı böyle
Muradın yar ise Hüseyn'e
doğru
34
Adem olup bu cihana
gelmişem
Hu Allah çağırır gel deyu
deyu
Girdim bahçesine seyran
eyledim
Gördüm cemâlini nur deyu
deyu
Bir şehir yaptırmış kapısı
bin bir
İçinde oturan bir güzel
erdir
Kendisi görünmez sadası
sırdır
Marifetle girip gör deyu
deyu
Arı gibi her çiçekten
alırlar
Onun damızlığın kande
bulurlar
Kudret mayasından nasip
alırlar
Cümlesi un eder bal deyu
deyu
Kimisi hocadır kimisi
kâtip
Kimisi ustazdır kimisi
hatip
Kimisi dünyaya olmuştur
kutup
Onlar da çağırır sır deyu
deyu
Yüzübenli bu mânâya eresin
Ağlayanın gözyaşını
silesin
Gelip bunda hakikate
varasın
Mürşidin darına dur deyu
deyu
35
İlm-i hakikattan aldık
dersimiz
Ol İmam Cafer'in
yolcusuyuz biz
Vahdetin bezminde beli
demişiz
Günde yetmiş defa hacıyız
biz
Gel sen inat etme bu yolda
kardaş
Kılma bu davayı sonu olur
boş
Ehlibeyt uğrunda olma gel
kalleş
Şehitler şahının
falıcısıyız biz
Sofu sücut etme toprağa
taşa
Bin kurban eylesen alaman
neşe
Hüseyin aşkına bağlan bir
başa
Hakikat yolunun yolcusuyuz
biz
Aşk atına biner her dem
koşarız
Kış gününde nice belden
aşarız
Zemheride lâlü nergiz
toplarız
Yüzübenli aşk atının
nalcısıyız biz
elinize ve emeğinize sağlık. müstefid ve bahityar oldum.
YanıtlaSil