Yayında Olan Eserlerim

22 Kasım 2017 Çarşamba

Halk Ozanı Tefail

Çok zaman olduğu gibi Büyük Ali Efendi'nin kanatlı kapı­sı açıktı. Kapıdan geçip ilçeye giden yolcuları izliyordu. Tümü yukarı köylerdendi. Tümü ağzıkaraydı. Yoksa eve ça­ğırmak vardı. Bir güzel yemekler hazırlatıp birlikte, buğusu yükselen tere yağlı bulgur pila­vı sofrasına kurulmak vardı. Yoksa iş güç sırası karıların kendine ayıracak zamanları yoktu. Bunları düşündüğü sırada yukardan bir atlı be­lirdi. Ali Efendi'nin kapısına geldiği zaman se­lam verip attan indi. Ali Efendi içinde bir "oh" çekti. İşte beklediği konuk gelmişti.
Konuk Ali Efendi'nin elini öptü. Ali Efendi konuğu tanı­yamamıştı. Yeniden merhaba­laştılar. Hal hatır ettiler. Ali Efendi söze girdi:
“Nerden gelip nere gidiyorsun?”
Yolcu karşılık verdi:
“Dede anlaşılan sen beni tanımadın. Ben Ali. Çorum'dan geliyorum. Sungurlu'ya bağlı Şekerhacılı köyündenim.”
Ali Efendi belleğini yokladı, gözlerini süzdü, yeniden ko­nuğun yüzüne baktı:
“Yahu sen Âşık Tefâîl değil misin? Hay Allah kocamışsın yahu. Görmeyeli de çok oldu. Kusura bakma.”
Ali Efendi içer­deki karısına bağırdı:
“Kız avrat bir yastık getir hele konuğun altına. Çok uzak­tan geliyor. Çorum'dan.”
Yeniden Tefâîl'e döndü.
“Ne kadar oldu görme­yeli? Yaşın nice oldu? Anlat hele!”
Tefâîl 1843'de doğmuştu. Âşık Sultan Yusuf'u ustad olarak tanımıştı. Köy medrese­lerinde eğitim görmüştü. Yeterince ol­gun­laştığına inanınca Ülkeyi gezip görmeye koyulmuştu. Sivas, Eskişehir, Balıkesir, Bursa, Kütahya, Ankara yörele­rini dolaşmıştı. Sürekli kendisini yetiştirmişti. Bu arada ya­şamını kazanmak için köy imamlığı yapmıştı. Battal Gâzi  tekkesinde bir yıl hizmet etmişti. Ardından yeniden Çorum'a dönmüştü. Kendi köyüne yakın köylerden birinde ve Alaca'da imamlık yapmıştı.
“Bundan birkaç yıl önce Kerbelâ'ya gideyim dedim. Bir türlü nasip olmadı. İlk ikisinde gi­demedim.  Üçüncüsünde o kutsal topraklara yüz sürmek kısmet oldu” dedi Tefâîl.
Ali Efendi:
“Eee insanın muradına ermesi kolay değildir, âşık” dedi.
Tefâîl Kerbelâ 1907'de Kerbelâ'ya gitmek üzere köyünden çıkmıştı. İki girişimi başarısızlıkla sonuçlanmış, üçüncüsünde Hacı Bektaş tekkesi üzerinden Kerbelâ'ya ulaşmıştı. Hacı Bektaşı'ın iznini almadan o topraklar nasip olmamıştı. 1909'da köyüne dönmüştü. Artık kimseyle görüşüp konuşmu­yordu. Tam bir dervişti. Dünyadan elini eteğini çekip yalnız yaşamaya başlamıştı. Bu son arzusuydu. Şah İbrahim Veli ocağını da ziyaret etmek istemişti. Dönemin en büyük Şah İbrahim Veli ocağı dedesi Ali Efendi'nin elini öpmeye gelmiş­ti. Yanına koyduğu heybenin bir gözüne elini soktu. Bir şişe rakı çıkardı. Bu Çorum'un boğma rakısıydı. dede'ye uzattı. Dede sevecen biçimde şişeye baktı. Ali Efendi aşığa:
-Sağ ol âşık, çok sağol dedi. Eee hadi ba­kalım şu sazı eline al hele- dedi. Tefâîl14 kendi deyişlerini çalmaya başladı:

                        1
Firkat geldi inilerim derdim var
Kahpe felek ışıtmadı dişimi
Yüreğimde ateşim var, odum var
Çeşmi revan kurutmadın yaşımı

Ölüm ile ayrılık insanın zıddı
İkisi de geldi başıma bitti
Ciğerim pişirdi, bağrım hun etti
Zehreylemiş tıpkı benim aşımı

Ezelden yaslıdır şu garip gönlüm
Felek siyah etti, açılmaz alnım
Benzim sarı etti eğridir boynum
Şu cihana sığdırmadı başımı

Gayet pü rgünahım hayrette kaldım
Deryay-ı elemin bahrine daldım
Medet mürvet dedim suçumu bildim
Şaşkın oldum bilemedim işimi

Tefâîl var mıdır gitmeye güman
Mabudundan iste sen kâmil iman
Tenimi turaba koyduğum zaman
Var eliyle diksin nişan taşımı

                        2
Seher vakti çaldım yarın kapısın
Hiç kimse görmemiş onu sürmeli
Boş koymazlar o tanrının yapısın
Bevahlar hep gözleri sürmeli

Buna fâni derler bir köhnezendir
Gayet mekkaredir işi düzendir
Sarraf başı her gevheri süzendir
Yine onu mehengine sürmeli

Görülmedik düşü yayabildin mi
Fendimi göğsüne koyabildin mi
Acep o sultandan duyabildin mi
Sürgün ise ne mahale sürmeli

Maşuklar sadıktır nagaha sığmaz
Hatırlar yapar da gönüller yıkmaz
Silahlar alışık sesleri çıkmaz
Ne martin ne mavzer ne de sürmeli

Tefâîl kurbanım Pirin zatına
Elif, lam, mim dendi kelametine
Eğer bindin ise âşıkına atına
Neyleyip de mahmuz vurup sürmeli

                        3
Usul usul tedarikin tertip et
Yol göründü yürümeye hazır ol
Senden evvel gelenleri fikir et
Yol göründü yürümeye hazır ol

Hulus ile mabudana tapınsa
Nef-i şehvetin selinden saptınsa
Öz evini elin evi yaptınsa
Yol göründü yürümeye hazır ol

Ey suhandan özün edip bu makal
Gelen geçti gidenlerden hisse al
Bin ayak, bir ayak olmaya sual
Yol göründü yürümeye hazır ol

Günahkârım, günahkârım be gayet
Nutk-u ihsanına olmaz nihayet
Mücrüm kuluna eyle inayet
Yol göründü yürümeye hazır ol

Muhabbetin deryasında yüzdürsen
Amel defterini sağdan yazdırsan
Kendi elinle mezarını kazdırsan
Yol göründü yürümeye hazır ol

Pirim Sultan Yusuf darb-ı Ali'dir
Sultan Şah İbrahim, Kızıldeli'dir
Yol dediğin On iki imam yoludur
Yol göründü yürümeye hazır ol

Cefa-yı dünyaya meylini verme
Sakin ol kimsenin aybını görme
Yükletmeye göçün sen gafil olma
Yol göründü yürümeye hazır ol

Kalkıp varıp dost bağına girmeden
Daha daha görmediğin görmeden
Başka başka duymadığın duymadan
Yol göründü yürümeye hazır ol

Gerçekler özünü çekti Hünkâr'a
Devr-i kıyametten vardır nişane
Mehdi Zülfikâr'ın hey can kuşana
Yol göründü yürümeye hazır ol

Arifler cihanı pula almadı
Ehl-i batıllarda hele bilmedi
Tefâîl dünyanın hazzı kalmadı
Yol göründü yürümeye hazır ol

                        4
Seher vakti çağırırım gel yetiş
Ya Hüseyin mazlum ismin seversen
Yek destinden çar dilerim elateş
Ya Hüseyin Mazlum ismin seversen

Aşkın ile dili sözü can güder
Emrin ile az çok olur, çoklar  az
Noksanımı defterine tamam yaz
Ya Hüseyin mazlum ismin seversen

Âşıklara sadıklara putasın
Gamlı gönlümüzün gamın atasın
Sultan Celâl ile cara yetesin
Ya Hüseyin mazlum ismni seversen

Bağrı yanıkların hüsn-ü hürmeti
Herdem matem kılanların firkAtı
Mahşer günü mürvet kıl şefeatı
Ya Hüseyin mazlum ismin seversen

Tefâîl bus eyle deman tuta gör
Bir ehli dil bul da gönül kata gör
Medet mürvet diyenlere yete gör
Ya Hüseyin mazlum ismin seversen

                        5
Şefeatlı sultanım sahraya gelmiş
Servi kaddı ruhu revanım hoş geldin
Ziyası şelvesin âleme salmış
Dürrü güfer lâl-ü mercanım hoş geldin

Bunca âlem mâil olmuş hüsnüne
Akıl fikir kalem yetmez vasfına
Canım kurban cemâline ismine
Elesteden irfanım merhaba

Vedduha velleyli senin yüzlerin
Ayin-i kudrettir senin gözlerin
Söyledikçe hayat verir sözlerin
Kutub-u cihan mihribanım hoş geldin

Yeşil eldir nasip veren cihane
O da geldi kondu göçtü bu bahane
Didemden dökülür hem tane tane
Ey dili bülbül bir hubanım hoş geldin

Sineme dokunan aşkın balıdır
Hünkâr Hacı Bektaş Kızıldelidir
Beni bu sevdaya salan velidir
Bahri mukit bedirvanım hoş geldin

Kutubun kimyadır genci hazine
Kişi sahip gerek kendi özüne
Yüzüm sürdüm serçeşmenin gözüne
Şirin balım, pir civanım hoş geldin

Tefâîl'im bahar geldi erişti
Ak gül ile kırmızı gül karıştı
Bir nur-i ziyana meylimiz düştü
Aşkın rahında sercanım hoş geldin

                        6
Elif hattın mah cemâlin pir âşık
Sühanalar dürrü necef dişlerin
Varını terkeder meyleden âşık
Lam elif ye'ye benzer kaşların

Allah'ım halk etmiş bir melek süma
Hakidarın du çeşmine tutiya
Vecinde âleme zeyl olan ziya
Vedduha veleyli simaya saçların

Bağın bahçen misi firdevs-i âla
Hükmünü değişmem Rüstem-i Zal'a
Çok defalar geldin gittin dünyaya
Kaç bin kere kaçtır acep yaşların

Sırrı hikmet ötesine erilmez
İhlas ile seven âşık yorulmaz
İzinsiz bahçenin gülü derilmez
Seher vakti tevhid eder kuşların

Pirim Sultan Yusuf namı sanı var
Nesli İmam Bakır günden âşıkâr
Münkire perdedir sahib Zülfikâr
Şemsi kamer nuru rahman vechlerin

Anasırdan bir gömlektir büründü
Münkirler hep ara yerde süründü
Senin ceddin hiçbir renkte göründü
Aynı oyunbaza benzer işlerin

Nam-ı şöhret ile zikr olur garip
Yaremin merhemi derdime tabib
Kırkların reisi habibim habib
Himmetinin muhtacıyım üçlerin

Yedi ayet fatiha sebbel mesanı
Cemâlinde mevcut gördüm ben anı
Dergahında reddeyleme seveni
Babında doylanır bunca açların

İncil, Tevrat, Zebur, Kur'an çar kitap
İlmin aslı beye bağlı budur hep
Vücudunda mestur gördüm bunu hep
Tefâîl'i coş ediyor kaşların

                        7
Aşkı düştü sevdiğimin serime
Gönlümün arzusu İmam Hüseyin
Bir canım var feda olsun yoluna
Gönlümün arzusu İmam Hüseyin

Terkeyledim memleketi illeri
Efendime arzeyleyim halleri
Bir zamanlar yaslanayım çölleri
Gönlümün arzusu İmam Hüseyin

Masum derler Kerbelâ'nın yazısı
Yürekten mi çıkar pirin sızısı
Muhammed torunu Fatmana kuzusu
Gönlümün arzusu İmam Hüseyin

Müminlere hergün Hüseyn'in yası
Yası çekenlerin siyah libası
On iki imamların ol ser çeşmesi
Gönlümün arzusu İmam Hüseyin

Tefâîl günahın kaf dağlarınca
Onlar mürvet basmaz kul yalvarınca
Mümin müslüm ya Hüseyin çağrınca
Gönlümün arzusu İmam Hüseyin




14 Çorumlu Âşık Tefail 1915 yılında kendi köyünde 72 yaşında öl­müştür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder