Çok zaman
olduğu gibi Büyük Ali Efendi'nin kanatlı kapısı açıktı. Kapıdan geçip ilçeye
giden yolcuları izliyordu. Tümü yukarı köylerdendi. Tümü ağzıkaraydı. Yoksa eve
çağırmak vardı. Bir güzel yemekler hazırlatıp birlikte, buğusu yükselen tere
yağlı bulgur pilavı sofrasına kurulmak vardı. Yoksa iş güç sırası karıların
kendine ayıracak zamanları yoktu. Bunları düşündüğü sırada yukardan bir atlı belirdi.
Ali Efendi'nin kapısına geldiği zaman selam verip attan indi. Ali Efendi
içinde bir "oh" çekti. İşte beklediği konuk gelmişti.
Konuk
Ali Efendi'nin elini öptü. Ali Efendi konuğu tanıyamamıştı. Yeniden merhabalaştılar.
Hal hatır ettiler. Ali Efendi söze girdi:
“Nerden
gelip nere gidiyorsun?”
Yolcu
karşılık verdi:
“Dede
anlaşılan sen beni tanımadın. Ben Ali. Çorum'dan geliyorum. Sungurlu'ya bağlı Şekerhacılı
köyündenim.”
Ali
Efendi belleğini yokladı, gözlerini süzdü, yeniden konuğun yüzüne baktı:
“Yahu
sen Âşık Tefâîl değil misin? Hay Allah kocamışsın yahu. Görmeyeli de çok oldu.
Kusura bakma.”
Ali
Efendi içerdeki karısına bağırdı:
“Kız
avrat bir yastık getir hele konuğun altına. Çok uzaktan geliyor. Çorum'dan.”
Yeniden
Tefâîl'e döndü.
“Ne
kadar oldu görmeyeli? Yaşın nice oldu? Anlat hele!”
Tefâîl
1843'de doğmuştu. Âşık Sultan Yusuf'u ustad olarak tanımıştı. Köy medreselerinde
eğitim görmüştü. Yeterince olgunlaştığına inanınca Ülkeyi gezip görmeye
koyulmuştu. Sivas, Eskişehir, Balıkesir, Bursa, Kütahya, Ankara yörelerini
dolaşmıştı. Sürekli kendisini yetiştirmişti. Bu arada yaşamını kazanmak için
köy imamlığı yapmıştı. Battal Gâzi
tekkesinde bir yıl hizmet etmişti. Ardından yeniden Çorum'a dönmüştü.
Kendi köyüne yakın köylerden birinde ve Alaca'da imamlık yapmıştı.
“Bundan
birkaç yıl önce Kerbelâ'ya gideyim dedim. Bir türlü nasip olmadı. İlk ikisinde
gidemedim. Üçüncüsünde o kutsal topraklara
yüz sürmek kısmet oldu” dedi Tefâîl.
Ali
Efendi:
“Eee
insanın muradına ermesi kolay değildir, âşık” dedi.
Tefâîl
Kerbelâ 1907'de Kerbelâ'ya gitmek üzere köyünden çıkmıştı. İki girişimi
başarısızlıkla sonuçlanmış, üçüncüsünde Hacı Bektaş tekkesi üzerinden
Kerbelâ'ya ulaşmıştı. Hacı Bektaşı'ın iznini almadan o topraklar nasip
olmamıştı. 1909'da köyüne dönmüştü. Artık kimseyle görüşüp konuşmuyordu. Tam
bir dervişti. Dünyadan elini eteğini çekip yalnız yaşamaya başlamıştı. Bu son
arzusuydu. Şah İbrahim Veli ocağını da ziyaret etmek istemişti. Dönemin en
büyük Şah İbrahim Veli ocağı dedesi Ali Efendi'nin elini öpmeye gelmişti.
Yanına koyduğu heybenin bir gözüne elini soktu. Bir şişe rakı çıkardı. Bu
Çorum'un boğma rakısıydı. dede'ye uzattı. Dede sevecen biçimde şişeye baktı.
Ali Efendi aşığa:
-Sağ
ol âşık, çok sağol dedi. Eee hadi bakalım şu sazı eline al hele- dedi. Tefâîl14 kendi deyişlerini çalmaya
başladı:
1
Firkat geldi inilerim
derdim var
Kahpe felek ışıtmadı
dişimi
Yüreğimde ateşim var, odum
var
Çeşmi revan kurutmadın
yaşımı
Ölüm ile ayrılık insanın
zıddı
İkisi de geldi başıma
bitti
Ciğerim pişirdi, bağrım
hun etti
Zehreylemiş tıpkı benim
aşımı
Ezelden yaslıdır şu garip
gönlüm
Felek siyah etti, açılmaz
alnım
Benzim sarı etti eğridir
boynum
Şu cihana sığdırmadı
başımı
Gayet pü rgünahım hayrette
kaldım
Deryay-ı elemin bahrine
daldım
Medet mürvet dedim suçumu
bildim
Şaşkın oldum bilemedim
işimi
Tefâîl var mıdır gitmeye
güman
Mabudundan iste sen kâmil
iman
Tenimi turaba koyduğum
zaman
Var eliyle diksin nişan
taşımı
2
Seher vakti çaldım yarın
kapısın
Hiç kimse görmemiş onu
sürmeli
Boş koymazlar o tanrının
yapısın
Bevahlar hep gözleri
sürmeli
Buna fâni derler bir
köhnezendir
Gayet mekkaredir işi
düzendir
Sarraf başı her gevheri
süzendir
Yine onu mehengine sürmeli
Görülmedik düşü yayabildin
mi
Fendimi göğsüne koyabildin
mi
Acep o sultandan
duyabildin mi
Sürgün ise ne mahale
sürmeli
Maşuklar sadıktır nagaha
sığmaz
Hatırlar yapar da gönüller
yıkmaz
Silahlar alışık sesleri
çıkmaz
Ne martin ne mavzer ne de
sürmeli
Tefâîl kurbanım Pirin zatına
Elif, lam, mim dendi
kelametine
Eğer bindin ise âşıkına
atına
Neyleyip de mahmuz vurup
sürmeli
3
Usul usul tedarikin tertip
et
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Senden evvel gelenleri
fikir et
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Hulus ile mabudana tapınsa
Nef-i şehvetin selinden
saptınsa
Öz evini elin evi yaptınsa
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Ey suhandan özün edip bu
makal
Gelen geçti gidenlerden
hisse al
Bin ayak, bir ayak olmaya
sual
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Günahkârım, günahkârım be
gayet
Nutk-u ihsanına olmaz
nihayet
Mücrüm kuluna eyle inayet
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Muhabbetin deryasında
yüzdürsen
Amel defterini sağdan
yazdırsan
Kendi elinle mezarını
kazdırsan
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Pirim Sultan Yusuf darb-ı
Ali'dir
Sultan Şah İbrahim,
Kızıldeli'dir
Yol dediğin On iki imam
yoludur
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Cefa-yı dünyaya meylini
verme
Sakin ol kimsenin aybını
görme
Yükletmeye göçün sen gafil
olma
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Kalkıp varıp dost bağına
girmeden
Daha daha görmediğin
görmeden
Başka başka duymadığın
duymadan
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Gerçekler özünü çekti
Hünkâr'a
Devr-i kıyametten vardır
nişane
Mehdi Zülfikâr'ın hey can
kuşana
Yol göründü yürümeye hazır
ol
Arifler cihanı pula almadı
Ehl-i batıllarda hele
bilmedi
Tefâîl dünyanın hazzı
kalmadı
Yol göründü yürümeye hazır
ol
4
Seher vakti çağırırım gel
yetiş
Ya Hüseyin mazlum ismin
seversen
Yek destinden çar dilerim
elateş
Ya Hüseyin Mazlum ismin
seversen
Aşkın ile dili sözü can
güder
Emrin ile az çok olur,
çoklar az
Noksanımı defterine tamam
yaz
Ya Hüseyin mazlum ismin
seversen
Âşıklara sadıklara putasın
Gamlı gönlümüzün gamın
atasın
Sultan Celâl ile cara
yetesin
Ya Hüseyin mazlum ismni
seversen
Bağrı yanıkların hüsn-ü
hürmeti
Herdem matem kılanların
firkAtı
Mahşer günü mürvet kıl
şefeatı
Ya Hüseyin mazlum ismin
seversen
Tefâîl bus eyle deman tuta
gör
Bir ehli dil bul da gönül
kata gör
Medet mürvet diyenlere
yete gör
Ya Hüseyin mazlum ismin
seversen
5
Şefeatlı sultanım sahraya
gelmiş
Servi kaddı ruhu revanım
hoş geldin
Ziyası şelvesin âleme
salmış
Dürrü güfer lâl-ü mercanım
hoş geldin
Bunca âlem mâil olmuş
hüsnüne
Akıl fikir kalem yetmez
vasfına
Canım kurban cemâline
ismine
Elesteden irfanım merhaba
Vedduha velleyli senin
yüzlerin
Ayin-i kudrettir senin gözlerin
Söyledikçe hayat verir
sözlerin
Kutub-u cihan mihribanım
hoş geldin
Yeşil eldir nasip veren
cihane
O da geldi kondu göçtü bu
bahane
Didemden dökülür hem tane
tane
Ey dili bülbül bir hubanım
hoş geldin
Sineme dokunan aşkın
balıdır
Hünkâr Hacı Bektaş
Kızıldelidir
Beni bu sevdaya salan
velidir
Bahri mukit bedirvanım hoş
geldin
Kutubun kimyadır genci
hazine
Kişi sahip gerek kendi
özüne
Yüzüm sürdüm serçeşmenin
gözüne
Şirin balım, pir civanım
hoş geldin
Tefâîl'im bahar geldi
erişti
Ak gül ile kırmızı gül
karıştı
Bir nur-i ziyana meylimiz
düştü
Aşkın rahında sercanım hoş
geldin
6
Elif hattın mah cemâlin
pir âşık
Sühanalar dürrü necef
dişlerin
Varını terkeder meyleden âşık
Lam elif ye'ye benzer
kaşların
Allah'ım halk etmiş bir
melek süma
Hakidarın du çeşmine
tutiya
Vecinde âleme zeyl olan
ziya
Vedduha veleyli simaya
saçların
Bağın bahçen misi
firdevs-i âla
Hükmünü değişmem Rüstem-i
Zal'a
Çok defalar geldin gittin
dünyaya
Kaç bin kere kaçtır acep
yaşların
Sırrı hikmet ötesine
erilmez
İhlas ile seven âşık
yorulmaz
İzinsiz bahçenin gülü
derilmez
Seher vakti tevhid eder
kuşların
Pirim Sultan Yusuf namı
sanı var
Nesli İmam Bakır günden âşıkâr
Münkire perdedir sahib
Zülfikâr
Şemsi kamer nuru rahman
vechlerin
Anasırdan bir gömlektir
büründü
Münkirler hep ara yerde
süründü
Senin ceddin hiçbir renkte
göründü
Aynı oyunbaza benzer
işlerin
Nam-ı şöhret ile zikr olur
garip
Yaremin merhemi derdime
tabib
Kırkların reisi habibim
habib
Himmetinin muhtacıyım
üçlerin
Yedi ayet fatiha sebbel
mesanı
Cemâlinde mevcut gördüm
ben anı
Dergahında reddeyleme
seveni
Babında doylanır bunca
açların
İncil, Tevrat, Zebur,
Kur'an çar kitap
İlmin aslı beye bağlı
budur hep
Vücudunda mestur gördüm
bunu hep
Tefâîl'i coş ediyor
kaşların
7
Aşkı düştü sevdiğimin
serime
Gönlümün arzusu İmam
Hüseyin
Bir canım var feda olsun
yoluna
Gönlümün arzusu İmam
Hüseyin
Terkeyledim memleketi
illeri
Efendime arzeyleyim
halleri
Bir zamanlar yaslanayım
çölleri
Gönlümün arzusu İmam
Hüseyin
Masum derler Kerbelâ'nın
yazısı
Yürekten mi çıkar pirin
sızısı
Muhammed torunu Fatmana
kuzusu
Gönlümün arzusu İmam
Hüseyin
Müminlere hergün Hüseyn'in
yası
Yası çekenlerin siyah
libası
On iki imamların ol ser
çeşmesi
Gönlümün arzusu İmam
Hüseyin
Tefâîl günahın kaf
dağlarınca
Onlar mürvet basmaz kul
yalvarınca
Mümin müslüm ya Hüseyin
çağrınca
Gönlümün arzusu İmam
Hüseyin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder